Girne Kaza Mahkemesinde 19.03.2018 tarihinde kararı açıklanan 88/2012 sayılı davada Mahkeme Davacı Av.Seyhan İbrahim Yıldırımı haklı budu. Bilindiği üzere 2010 yılında polise ve basına da aksetmiş olan arazi meselesi ile ilgili 2 yıla yakın Savcılık incelemesi sonucu işlem yapılmaması kararı üzerine Av Seyhan Yıldırım meseleyi Girne Kaza Mahkemesine taşımıştı.
Girne Kaza Mahkemesi Başkanı Fatma Şenol verdiği hükümde Mehmet Çangar’ın izahatlarını inandırıcı bulmadı ;Davalının 2010 yılında satın alındığını iddia ettiği davaya konu arazinin bedelini 2009 yılında ödemiş olduğu iddiasını ve davacının izni olmadan, bu yönde bir rızayı gösteren hiç bir emare olmadan bir 3. şahısa veya bu 3. şahısın gösterdiği 4. Şahıslara araç vererek konu arazi satın alınmadan evvel satış bedelini ödenmiş olduğu yönündeki müdafaanın inandırıcı olamayacağı tespitinden sonra ,adı geçen bu kişilerin hiç birisinin Davalı tarafından Mahkemeye celp edilip teyit edici şahadet verdirtilememesinin de son derece şüpheli olduğuna kanaat getirmiş ve bu yöndeki bir izahata itibar edilemeyeceği hususunda bulgu yapmıştır.
Duruşmayı bizzat yürüten Av Seyhan Yıldırım şahsi hesabından yaptığı açıklamada KKTC Başsavcılığını eleştirdi ve “bugün mahkemenin itibar etmediği bu son derece tutarsız hikayeye nasıl 8 sene önce Savcılık itibar etti ve ceza dosyasını kapattı anlaşılır gibi değil, bunlar arazi satış bedeli olduğu iddia edilen kimlere ne şartlarda verildiği meçhul araçların devir tarihlerinin arazi devrinden çok evvel olduğuna bile bakmamışlar veya bakmak istemediler “dedi.
Avukat Yıldırım yaptığı açıklamada; Mahkemeye güvenim sonsuzdur ve bir Davacı olarak değil bir avukat ve vatandaş olarak adaletin yerini bulmasına sevindim. Bir kurumdaki tüm insanlar ayni kefeye asla konamaz, Kurumları ve oradaki düzgün insanları yıpratmama adına bu konuya çok değinmeyeceğim ancak basitçe değinecek olursam 2010 daki şikayetimde şikayetçi olan şahsımın şikayetini ancak sabah 03:00’e kadar beni bekletip almaya başlayan ve sabah 06:00 da tamamlayan bir polis ve bugün muvaffak olduğumuz sivil davayı açmamız için elzem olan 0751 numaralı faturanın kopyasını zaman aşımına günler kalmasına rağmen bize ısrarla vermemek için elinden geleni yapan bir Savcı vardı,bir taraftan bunlar yaşanır iken eş zamanlı konu savcı uhdesinde nedenini o zaman çözemediğim ve haklılığım tescil edilmiş istinaf mahkemesine de yansıyan başka maceralar da yaşamak zorunda kaldık; konu Faturayı ancak gazetelerin bu yöndeki ısrarlı yayınları sonucu alabilmiştik ve ertesi gün Sivil davamızı açabildik, çok anlatılacak şeyler var ama o kurumlara ve oralardaki düzgün insanlara bu yöndeki feveran adil sonuçlar yaratmayacaktır.Muhterem Mahkeme Narin Şefik hanımefendinin Başkanlığı ile keskin bir virajdan son anda dönmüştür umarım Polis ve Savcılık da Mahkemelerimizdeki istibdadı takip ederler ; konulara mezun insanlar ne demek istediğimi iyi anlayacaklardır” dedi.
Polise şikayete gittiğimde ve Dosyanın Savcılıkça incelemesi sürecinde anlatmak istemediğim yaşananları tecrübe ettiğimde 8 Yıl önce gördüğüm tabloda KKTC’ye inanan bir insan olan şahsımın ülkeme tüm inancı bu kurumlarca silmişti ancak KKTC Mahkemelerine kayıtsız güvenmekte idim, her şeye rağmen dosyamı sivil hukuka yani Mahkemeye taşıdım. Mahkeme süreci boyunca ilk kez bu konuda adaleti hissettim. Bugün takribi 2 sene Savcılık ve 6 sene mahkemede süren bu mücadelede sonunda adalet bulduğuma inanıyorum. Kanaatime göre Mahkeme son 3 yılda verdiği bir çok örnek karar ile KKTC’nin en muteber kurumu olduğunu defaaten teyit etmiştir dedi.
Güncelleme Tarihi: 21 Mart 2018, 08:18
