banner2

'Güzelim Kıbrıs' demekten uzaklaşıyoruz

Her yeni gelen adli yıl açılış konuşmalarında ülkemizin sosyo-ekonomik durumunun ne derece kötüye gittiği yüzümüze yansır rakamlarla. Hatta her geçen yıl daha kötü bir tabloyla…

Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik’in dikkat çektiği noktalar üzerinden giderek güncel konulara bakma ortamı da doğmuş oldu.

Kamunun hantallığına dikkat çeken Şefik, bina sorunu örneğinden bu sıkıntıyı biraz eşeledi, kamu görevlilerinin suiistimallerinden örnekler vererek hantallığın teşhisini de haykırdı: Liyakate önem verilmemesi… Bu sözün üzerine yorum gerekmez…

Ülkemizde yargı sürecindeki en büyük sıkıntı, yargı kararlarının hayat bulmasında yaşanan aksaklıklar. Gerek yürütme ve yasama, gerekse polisin haklı haksız gerekçelerle mahkeme kararlarını uygulamaması yargıya güven sorununu tartışılır hale getirir.

Şefik de “Davanın kağıt üzerinde sonuçlanması adaletin yerine gelmesini sağlamaz” şeklinde ifade ediyor mevcut yapıyı, yasama ve yürütmeye fazla yüklenmeden…

Siyasetin, tartışmalı yasalarla ilgili üzerlerindeki baskıdan kurtulmak için sorunlu yasaları geçirip sürecin yargıya havale edilmesi alışkanlığımızı aşabileceğimizi umut ederim. Mevcut hükümetin müşavirlikle ilgili hazırladığı yasa bunun son örneği… Önceki hükümetlerin vukuatı çok…

Ülkemizin en güvenilir kurumu olan yargının da kendi kararlarını uygulamayanlara hesap sorması gerekir ki özellikle yürütme ve yasama hareket edebilsin.

Her yıl katlanarak artan ceza davalarının bu yıl geçen yıla göre yüzde 50’nin üzerinde artması kendi başına suç potansiyelinin artışını gösteriyor.  Suçlardaki rakamın artışı yanında çeşitliliğine yenilerinin eklendiğini de görüyoruz.

Karara bağlanan 15 bin 877 icra gerektiren karar olmasına mı yanalım? Yoksa bu kadar alınmış karardan yalnızca 121 tanesinde tahsilatın yapılmasına mı yanalım?

Diğer acı veri ise ülke ekonomisinin gerçek tablosunu gösteren mazbata davalarıdır. 14 bin 165 karara bağlanan mazbata dosyası polisin tahsilatı gerçekleştirmesi beklenirken, halen mahkemelerde bekleyen toplam 3 bin 926 mazbata daha bulunuyor.

Ceza davalarında yüzde 50’nin üzerinde artış, icra bekleyen yaklaşık 16 bin dava kararı ve 18 bin civarında mazbata davası içinde bulunduğumuz ürkütücü ortamı net olarak veriyor.

Ama toplumsal yapımızı bozan ve suç işleme potansiyeli yüksek insan kitlesi, içinde yaşadığımızın ispatıdır, ceza davalarında görünen artış.

Bu rakamların altında yatan gerekçelere odaklanmak gerek.  Mazbata mağdurlarının açıklanan bu rakamının krizden önce olduğunu düşündüğümüzde, gelecek yıl açıklanacak rakamları hayal bile edemem.

Yaklaşık 16 bin icra bekleyen karar da adalet bekleyenlerin inancını kırarken, yargıya karşı güvenini de sarsar boyutta. Hatta mağdurların daha da mağdur duruma düşmesinin devamlılığı sağlanmış oluyor. Poliste bu görevi yerine getireceklerin sayının azlığını da düşündüğümüzde yine gelecek yıla kötü bir beklenti doğuyor. Mahkeme kararları arasında uygulama bulmayanların sayısı daha da artacak.

Hukukun üstünlüğü arzuladığımız ve hep mücadelesini vereceğimizi bir hedeftir. Daha güzel bir ülkede yaşama arzusunda olan herkesin bu yönde mücadele vermesi görevidir.

Adli yıl açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “yolsuzluklardan arınmalıyız” mesajı hükümete bir uyarıdır aslında. Akıncı, yolsuzluklarla mücadele ana hedefiyle yola çıkan hükümetin somut bir adımının görünür olmaması nedeniyle yurttaşın duyduğu rahatsızlığı dillendirdi.

Yargı mensuplarının talep ve beklentilerini seslendirdikleri bir platform olan bu törende söylenen her cümle titizlikle değerlendirilip bu yönde adım atılmadığı sürece gelecek yıl daha ürkütücü rakamlarla konuşacağız.

Yukarıda aktarılan acil çözüm bekleyen sorunları aşmayı başaramazsak ilerleyen günlerde “Güzelim Kıbrıs” demekten uzaklaşacağız ve ah çekmeye başladığımızda de geç kalacağız.

youwin - vegabet - venüsbet - vevobahis - romabet

YORUM EKLE

banner12

banner1