banner2

İstanbul ve seçim havası

Hafta sonu yaptığımız İstanbul kaçamağında Türkiye seçimlerinin nabzını tutmaya gayret sarf ettim.

Bu seyahatte merak ettiğim iki husus vardı. Birincisi ilk defa ramazanda Türkiye’de bulunacaktım ve nasıl bir ortam olduğunu merak ediyordum. Diğeri de 3 hafta kalan seçimlerin nabzını ne ölçüde tutabileceğim.

Türkiye halkının beklenti ve eğilimlerini ölçebileceğim oranda analiz etme hedefindeydim.

İkinci tura kalacağına herkesin kanaat getirdiği Türkiye başkanlık seçimi bizim yerel seçimlerinden daha fazla odaklandığım bir süreçtir.

Neden, de siyaset ve ekonomi açısında yeni bir dönemecin arifesinde olan Türkiye’de yaşananların bizim de geleceğimize yön verecek olmasıdır.

Öncelikle belirtmem gerekir ki İstanbul, 24 Haziran seçimlerinin havasına girmemiş ya da girememiştir.

Referanduma 2 hafta kala da İstanbul’da bulunmuştum. O dönemin propaganda görsellerinden eser yok.

Seçim sonucu ne olur sorularıma aldığım yanıt beni şok etti.

“Ali Koç alır”

İstanbullular Fenerbahçe kongresine o kadar odaklanmışlar ve gündemlerinin üst sırasında öyle bir yer almış ki, seçim denilince akla kongre gelmişti.

İstanbul’un Avrupa yakasında birçok noktada bulunmama rağmen, gözüm seçim reklamları aradı, partilerin bayraklarıyla donatılmış caddeler, adayların boy boy posterlerini göremedikçe şaşkınlığım arttı. Hatta farklı partilerin yönetiminde olan belediye sınırlarında da tablo aynıydı. Sadece bazı sokaklarda partilerin bayrakları elektrik direklerinde asılı duruyordu.

Türkiye’nin yeni yönetim sistemindeki ilk seçimi, iddialı adayların yarıştığı ve kazanacak olanı ikinci turda tüm kesimlerin eğiliminin belirleyeceği böyle bir yarıştaki bu sakinlik beni çok şaşırttı.

Özellikle AKP’yi anlayamadım. Geçmiş seçimlerde yere göğe propagandayı yaymış bir partinin bu sessizliğinin sebebini aradım iki gün boyunca. Dün de telefon ve sosyal medya sohbetleriyle devam eden arayışımda beni tatmin edici bir sonuca varamadım.

Rakiplerine göre en büyük artısı tabana yayılmış bir parti olan AKP, sokak sokak, ev ev gezerek, seçmenden oy isteyen, erzak dağıtan, teşkilatları her yana yayılmış parti görüntüsünden eser yok.

AKP’nin ramazan ayında olmamıza rağmen İstanbul’da sokağa indiğiyle ilgili izlenim yok. Hatta AKP gençlik örgütünde olan aracıların yardımıyla bilgi edindiğim gençlerde bu şaşkınlığı yaşıyor.

Referandumun yorgunluğu atılamadı mı? Seçim sonucu garanti mi görülüyor? İkinci tur daha çetin geçeceği için tüm bütçe ve tüm enerji 24 Haziran sonrasına mı bırakıldı? Yoksa örgütler bu seçim çalışmıyor mu?

Mevcut tabloyla ilgili akla gelenler bunlar. Bu soruların bir ya da birkaçının yanıtı “evet” ise bu Recep Tayyip Erdoğan için riskli bir görüntü veriyor.

Seçimle ilgili bazı yerlerde kurulan çadırlarda, eğer birileri gelirse onlara broşür dağıtılıyor. İstiklal Caddesi’nde ise 2 farklı aktivist grubu gözlemledim. Onlar da vatandaşlara sandığa gitmeleri çağrısında bulunuyor. Broşür içeriklerine bakılırsa sandığa gidenlerdeki artışlar Erdoğan ve AKP dışındaki partilere yansıyacak beklentisiyle bu propaganda yapılıyor.

Seçim tarihi yanaşırken bir şeyler değişir mi? Ramazan sonrası motivasyon artar mı bilemem. Ama bu tablo seçim sürecinde partileri zayıf, vatandaşın da ilgisiz olduğunu gösteriyor.

Ramazan izlenimine gelince. Her bölgesinde farklı kültürel değerlerde insanların yaşadığı İstanbul’da turistlerin yoğunlukta bulunduğu bölgelerde Ramazan’ı hissetmezsiniz. Sokaklarda bir şeyler yemek ya da içmek, hatta satmanın tedirginlik uyandırmadığı bir coğrafyaydı İstanbul’un geniş bir kesimi.

İftar sofrasının evden dışa daha çok taştığını söylüyor İstanbul’u iyi bilenler. Restoranların iftar menülerinin rağbet görmesi yanında, Boğaz turlu iftar sofralarına yoğun ilgiyi gözlemledim. Sadece Kabataş’tan bin civarında insanın iftar için Boğaz’a açıldığına tanık oldum.

Böyle bir İstanbul izlenimini bizim kaygımızı oradakilerin de taşıdığı tespitiyle noktalamak isterim. Temmuz ayında ekonomi açısından nasıl bir kaosun içinde olacağız korkusu hakimdir.

YORUM EKLE

banner12

banner1