banner2
banner34

AB'nin yasakladığı ilaç bizde ihalede

Biyolojik larvasit ihalesinde çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Biyolojik larvasit ihalesinde çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Bir firmanın “yarı biyolojik” olarak tanımladığı “spinosad” içeren...

AB'nin yasakladığı ilaç bizde ihalede
banner45
banner46

Biyolojik larvasit ihalesinde çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Biyolojik larvasit ihalesinde çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Bir firmanın “yarı biyolojik” olarak tanımladığı “spinosad” içeren ürünle ihaleye girmek istediği, Tarım Bakanlığı’nın AB’den bu maddeyle ilgili görüş istediği, AB’nin de spinosad maddesinin zararlarıyla ilgili bir görüş bildirdiği, ancak AB’nin bu raporunun birilerince sümen altı edildiği iddia edildi. KKTC’de sivrisinekle mücadelede 4 yıldan beri uygulanan doğal yöntemler, bir firmanın itirazı üzerine terk edilme noktasına geldi. Bir firmanın, Avrupa Birliği tarafından kullanımı yasaklanan spinosad maddesi içeren bir ürünün ihale kapsamına alınması için baskı yaptığı öne sürüldü. İki farklı ürünle birlikte 3 firmanın katıldığı ihaleye, bir ilaç firmasının kendi ürünlerinin de ‘biyolojik’ olduğunu iddia ederek katılmak istediği, bu nedenle sürecin uzadığı iddia edilirken, firmanın ürününün “yarı biyolojik” olarak nitelenmesi kafaları karıştırdı. Sağlık Bakanlığı’nın “biyolojik larvasit” temini için açtığı ve süresi dolmasına rağmen bir türlü sonuçlanamayan ihaleyle ilgili bilgi kirliliği devam ediyor. İhalenin “sürüncemede” kalması nedeniyle 1 aydır sivrisineklerle mücadelenin yapılamamasının yanı sıra ihaleye katılan firmalar da mağdur edildi. Spinosad maddesinin “2000 yılından önce Güney Kıbrıs’ta da kullanılıyordu” sözleriyle kullanılabilir maddeler arasına konulması, sağlık ve çevre örgütlerinin tepkisine neden olurken, bu maddenin kullanılmaya başlamasının yasaları da delmek anlamına geleceği belirtildi. İhale iptal edilmedi ama… Konuyla ilgili olarak konuşan Faiz Sucuoğlu, “Biyolojik ilaçlama yaptığını iddia eden ve daha önce de bu ihaleyi alan bir firma var. Bir de biyolojik ve içerisinde çok hafif kimyasal materyal olan, ama çeşitli ülkelerde kullanıldığını iddia eden bir firma var. Tarım Bakanlığı ve Temel Sağlık’tan oluşan ekipler bu konuda bir toplantı yaptılar. Gelecek raporun önemli bilimsel bir yol göstereceğine inandık. Geçen hafta Cuma günü toplantı yapıldı. Çıkan karar nereye çekersen gidebilecek bir karar. Ben de Tarım Bakanı ile görüştüm. Bazı arkadaşlarımız basında çıkan haberlerden dolayı çekiniyorlar, bulaşmak istemiyorlar. Dolayısıyla ‘bana ne’ diyorlar. İhale iptal edilmedi. İptal yok… Tarım Bakanlığı ile birlikte karar vermemiz lazım. İhale süreci devam ediyor. Oturup gerekirse basın toplantısı da yapıp karar vereceğiz. Bize net yol gösterecek bir rapor gelmedi” derken, Tarım Bakanlığı’nın AB’den spinosad maddesi ile ilgili olarak görüş istediği, AB’nin de spinosad maddesinin zararlarıyla ilgili bir görüş bildirdiği, ancak AB’nin bu raporunun kaybolduğu iddia edildi. Öte yandan sivrisinek mücadelesinde Sağlık Bakanlığı'nın biyolojik larvasit alımı için açtığı ihaleyi değerlendiren Tarım Dairesi Müdürlüğü'ne bağlı kurulun, "Spinosad" adlı ilacın kirli suda kullanılabileceği yönünde karar aldığı savunulurken, kurulun toplantı öncesi AB'den bu konuda rapor istediği, yazının geldiği ve Spinosad adlı ilacın kesinlikle kullanılmaması gerektiğinin ifade edildiği belirtildi. Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne verilen bir bilgiye göre, AB'den rapor gelmesine rağmen, ihalenin iptal edileceği ve yeniden ihale açılarak, isteyen firmanın biyolojik larvasit veya Spinosad adlı ilaçla ihaleye katılma hakkının doğacağı iddia edildi. Sarpten: “Kimyasal ilaç kullanan firmaların baskısı sonucunda” Biyologlar Derneği Genel Sekreteri Hasan Sarpten de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada söz konusu ihalenin geri çekileceğini, tekrar ihale şartnamesinin değiştirilerek yeni bir ihaleye çıkılacağı bilgisini aldığını, bunun kabul edilebilir olmadığını söylemiş, bu durumun kimyasal ilaç kullanan firmaların baskısı sonucunda gerçekleşmek üzere olduğunu belirtmişti. Sarpten sosyal medya hesabından şunları söylemişti: “Herkesin çok iyi bildiği gibi ben ve derneğimiz 10 yıldır Kıbrıs'ta kimyasallar ve de özellikle sivrisinek mücadelesi konusunda uğraş vermektedir. Bizler bu yolda çalışmalar yaptığımızda hem sizin firmalarınız daha kurulmamış ve de siz de daha bu konulara kafa yormamıştınız. Bugün bu ülkede, sivrisinek mücadelesi doğru bir zemine kısmen de oturmuşsa, bunda biz ve bizim gibilerin rolü çoktur. “Spinosad seçici özellikte bir biyolojik larvasit olmadığı için ihale dışında bırakılmıştı” İddiaların büyük bir kısmı gerçek dışıdır. Özellikle sivrisinek larvalarına karşı kullanılan 3 adet biyolojik aktif madde var ve bunlar ülkemizdeki ruhsatlama sırasına göre kısaca Bti, Bs ve Spinosad larvasitleri olarak isimlendirilmektedir. Bti ve Bs larvasitlerini adaya sadece tek bir firma ithal etmekte ve uzun yıllardır Sağlık Bakanlığı’nın açtığı ihalelere tek başlarına girmektedirler" ifadesi YALANDIR. Farklı firmalar tarafından üretilen ve farklı firmalar tarafından temsil edilen birden fazla biyolojik (bacillus türevi) ürün mevcuttur ve Sağlık Bakanlığı ihalesine de birden fazla rakip ürün teklif vermiştir. Spinosad ise; seçici özellikte bir biyolojik larvasit olmadığı için ihale dışında bırakılmıştır. Benzer şekilde, "geçtiğimiz yıl biyolojik larvasit olarak tüm dünyada kullanılmaya başlanan Spinosad larvasiti ülkemizde de ruhsatlanmıştır" ifadesi ise düpedüz yalandır. Yeni bir larvasit olarak lanse etmiş olduğunuz spinosad ilk olarak 1980’li yıllarda tanımlanmış ve 90’lı yıllardan beri de değişik böceklerle mücadelede değişik alanlarda kullanılmış, türe spesifik olmayan bir insektisittir, yani böcek öldürücüdür. “Spinosad’ın ihale dışı kalmasının çok teknik ve bilimsel bir nedeni var” Yine yazıda geçen "Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili bu sene açtığı ihalede de sadece tek firmaya ait olan ilk iki ürünü tarif etmiş ve Spinosad larvasiti dışlamıştır." ifadesi de yalandır. Esas olarak, Spinosad’ın ihale dışı kalmasının çok teknik ve bilimsel bir nedeni vardır; o da sivrisineği öldürürken, bal arıları, su pireleri gibi çevre için çok büyük değer taşıyan canlılar için de zehirli etkilerinin bulunmasıdır. Sağlık Bakanlığı tercihini son 10 yılda olduğu gibi çevre için güvenli, yani seçici olarak sadece sivrisinek üzerinde etkili olan, bal arısı, su piresi, vb. gibi diğer hiçbir canlıya ve insana zarar vermeyen ürünler yönünde koymuştur ve biz de bu anlamda biyolojik çeşitliliğin korunması için bu kararı desteklemekteyiz. Einstein’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum: Bal arıları yok olduktan 4 yıl sonra insanlık biter. "Konuyla ilgili sektörden gelen itirazlar neticesinde ihale şartnamesinin revize edilmesi beklenirken Biyologlar Birliği sanki Sağlık Bakanlığı’na kimyasal larvasit alımı yapılması yönünde baskı varmış gibi olayı çarpıtıcı açıklamalar yaparak halkın olayı yanlış algılamasına neden olmaktadır." ifadesi ise sadece yalan değil, zorlama bir yorumdur. Çünkü baskı olmada başlamış doğru bir ihale süreci durmazdı. Burada önemli olan sivrisinek mücadelesi yapılırken çevre ve insan sağlığına zarar vermemektir. Bunun için uygulandığında sadece sivrisinekleri öldüren, başka faydalı canlılara zarar vermeyen ürünlerin seçilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Yani seçici bir biyolojik ürün tercih edilmesinin önemi buradan gelmektedir. Bir kimyasalın etki şekli ve mekanizmasına sahip ve birçok canlı üzerinde zararlı bir ürün için konuyu ‘benim ürünüm de biyolojiktir’ tartışmasına çekerek, gerçekleri tartışmaktan uzaklaştırıyorsunuz. Biz sadece adı biyolojik olduğu için biyolojik mücadele demiyoruz; fonksiyon, etki şekli ve sonuçları açısından güvenli olduğu ispatlı olduğundan, bal arılarını, sucul canlıları ve faydalı böcekleri koruyarak sivrisineklerle etkin bir şekilde mücadele edilmesine imkân tanıdığı için seçici biyolojik ürünler diyoruz. “Bu sularda sadece sivrisinek larvaları değil, başka canlılar da bulunmakta” Biz, Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde kimyasal yöntemler yıldan yıla terk edilerek biyolojik mücadeleye geçilmiş olduğunu takip etmekteyiz. Ancak dünyanın gelişmiş ülkelerindeki örneklere bakıldığında, sivrisineklerle larva aşamasında mücadeleler yapıldığı ve bunun da en seçici ürünün kullanımı ile yürütüldüğü gözlenmektedir. Bu sularda sadece sivrisinek larvaları değil, başka canlılar da bulunmakta veya farklı canlılar bu sulardan faydalanmaktadır. Bu anlamda kullanılacak ilacın adı, sınıfı, ticari markasını bir yana bırakıp, kullanılan ürünün sivrisinek dışında başka canlıya da zehirli etkisi olmadığının ispatlı olması gerekmektedir. Bu konuda dünya çapında kendini ispatlamış, seçici olarak sadece sivrisinek larvalarını öldürürken, bal arılarına, balıklara, yumuşakçalara, sivrisineklerin doğal avcısı olan diğer faydalı böcekler hiçbir zarar vermeyen larvasitlerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu anlamda tüm bilim dünyasının işaret ettiği, tüm otoritelerce onaylı ve Avrupa Birliği tarafından da değerlendirilerek güvenli bulunmuş olan yegâne biyolojik ajan bacillus thuringiensis bakterileri karşımıza çıkmaktadır. “İnsanlara, çevreye, kuşlara, arılara zararı yok” Neden mi bu konuda ısrarlıyız... 1. Sulara uygulandığında sadece sivrisinek larvalarını öldürüyor, başka hiçbir canlıya zarar vermiyor ve bu bilimsel olarak ispatlı. Yani geniş spektrumlu değil. 2. Sucul hayatta canlılığın temel göstergelerinden olan ve aynı zamanda sivrisinek doğal avcısı olan su pireleri dâhil hiçbir faydalı böceğe zarar vermiyor. 3. Sadece suda yaşayan değil sudan faydalanan canlılara da hiçbir zararı yok. (kuşlar, bal arıları vb…) 4. İnsanlara zararı yok.  5. Çevre için güvenli. Birikim yapmıyor.  6. Avrupa Birliği Biyosidal Direktif kapsamında bilimsel değerlendirme çalışmalarından başarı ile geçerek onaylanmış, değerlendirilmiş ve hedef zararlı sivrisineğe karşı sularda kullanım için onaylı. 7. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere; yıllardır hiçbir yan etki göstermeden Avrupa ve Amerika da özel kısıtlamalar olmaksızın genel kullanımla kullanılmaktadır. “Biyolojik larvasitlerin dengi gibi göstermek istenilen ürün bal arılarına karşı yüksek zehirli etkiye sahip” Oysa, bu seçici biyolojik larvasitlerin dengi gibi gösterilmek istenen ürün; bal arılarına karşı yüksek zehirli etkiye sahiptir, sularda bulunan daphnia (su piresi) popülasyonlarını geri dönüşümsüz ortadan kaldırmaktadır ve bunun gibi doğal parasitoid olan faydalı canlılar üzerinde zararlı etkileri mevcuttur.” “Kanserden ölen insanların değerinin üzerinde bir şey yok” Biyolojik larvasit kullanımın artırılması için 10 yıldır uğraş verdiklerini kaydeden Sarpten, kanserden ölen insanların değerinin üzerinde bir şey olmadığını ifade etti. “Doğru yöntemlere harcanacak para ile hedef dışı canlılara ve besin zinciri yoluyla da insanlara kanser olarak dönen kimyasallara harcanacak para bizim gözümüzde boşa harcanmış bir para değildir” diyen Sarpten, her yıl alınanın da aslında ihtiyacın da çok altında olduğunu, geçen yıl 7 ton larvasit alınırken, bu yıl ihaledeki rakamın yarısından daha az olduğunu sözlerine ekledi. 

banner37

Halkın Sesi

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1