banner2
banner34

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Yeni Yıl Mesajı...

Akıncı, yaptığı yeni yıl konuşmasında, özellikle son zamanlarda, yürütülmekte olan çalışmaları da dikkate alarak, sık sık demeç vermediğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Yeni Yıl Mesajı...
banner45
banner46

banner37
 

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yaptığı yeni yıl konuşmasında, özellikle son zamanlarda, yürütülmekte olan çalışmaları da dikkate alarak, sık sık demeç vermediğini belirterek, “Bu durum, söyleyecek sözümüz olmadığından değildir. Bu çerçevede sürekli konuşanlara yanlış yersiz eleştirilerde bulunanlara hatta bunu amacını aşan boyutlara taşıyanlara da tanık oluyoruz.  Bunlara büyük bir sabırla tahammül ediyoruz. Çünkü tek gailemiz genç kuşaklarımızı belirsizlik kaygısı taşımayacakları, barış ve huzur içinde bir geleceğe taşıyabilmektir” dedi. 

Cumhurbaşkanı Akıncı, çözüm için gayretli davranan, öneriler geliştiren ve akıp giden zamanı gaile edinenin bir tek Kıbrıslı Türk toplumu olduğunu ifade ederek, “bunun temel nedeninin statükodan en çok mağdur olan tarafın bizim toplumumuz oluşudur” dedi

Federal çözümün olmazsa olmazı olan siyasi eşitliğin içini boşaltarak çözüme ulaşmanın söz konusu olamayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, tarafların üzerinde mutabık kalabilecekleri, birbirlerine dayatma yapmadan elde edebilecekleri bir sonucun ancak çözüm olarak nitelendirilebileceğine vurgu yaptı. 

Kıbrıslı Türk toplumunun, hoşgörülü, farklı fikre saygılı, şiddeti siyaset aracı olarak görmeyen bir toplum olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, “Kıbrıslı Türk toplumu, Atatürk’ün ‘Yurtta barış, Dünya’da barış ilkesini’ özümsemiş, Kıbrıs sorununa çözüm arayışının yanında kendi iç barışına da özen göstermiş bir halktır. Yine Atatürk’ün laiklik ilkesine dört elle sarılmış, dini devlet işlerinden ayrı tutmasını becermiş bir toplumdur. Kıbrıslı Türkler bu çok değerli hasletlerine her zaman sahip çıkmalı; Kıbrıslı Türklerin bu özelliklerine de herkes saygı duymalıdır” dedi.

 

Cumhurbaşkanı’nın iç ve dış konuları değerlendirerek 2019 yılının, Kıbrıs Türk toplumu ve Rum toplumu ve adadaki diğer tüm topluluklar ile tüm insanlık için barış ve huzur dolu bir gelecek inşasında ileriye doğru adımların atılabileceği bir yıl olmasını dilediği yeni yıl konuşması şu şekilde:

 

 “Kıbrıslı Türk toplumu, hoşgörülü, farklı fikre saygılı, şiddeti siyaset aracı olarak görmeyen bir toplumdur; Atatürk’ün “Yurtta barış, Dünya’da barış ilkesini” özümsemiş, Kıbrıs sorununa çözüm arayışının yanında kendi iç barışına da özen göstermiş bir halktır. Yine Atatürk’ün laiklik ilkesine dört elle sarılmış, dini devlet işlerinden ayrı tutmasını becermiş bir toplumdur. Kıbrıslı Türkler bu çok değerli hasletlerine her zaman sahip çıkmalı; Kıbrıslı Türklerin bu özelliklerine de herkes saygı duymalıdır.”

 

“Özellikle son zamanlarda, yürütülmekte olan çalışmaları da dikkate alarak, sık sık demeç vermemekteyim. Bu durum, söyleyecek sözümüz olmadığından değildir. Sürekli konuşanlara, yanlış yersiz eleştirilerde bulunanlara, hatta bunu amacını aşan boyutlara taşıyanlara da tanık oluyoruz.  Bunlara büyük bir sabırla tahammül ediyoruz. Çünkü tek gailemiz genç kuşaklarımızı belirsizlik kaygısı taşımayacakları, barış ve huzur içinde bir geleceğe taşıyabilmektir.”

 

“Üzülerek ifade etmek zorundayım ki, çözüm için gayretli davranan, öneriler geliştiren ve akıp giden zamanı gaile edinen bir tek Kıbrıslı Türk toplumudur. Bunun temel nedeni de mevcut durumdan yani statükodan en çok mağdur olan tarafın bizim toplumumuz oluşudur”

 

“Hemen herkes hemfikirdir ki çözüm, BM çerçevesinde ve müzakerelerle elde edilecektir. Bunun dışında iddia sahibi olan yoktur. Hem BM çerçevesinde olmak hem de yıllar içinde oluşmuş BM parametrelerini dışlamak mümkün değildir. Biz bugün siyasi eşitliğe, kararlara etkin katılıma dört elle sarılabiliyorsak, bunların artık kayıt altında BM parametresi haline gelmiş olmalarındandır.”

 

“Çözüm müzakere edilerek elde edilebileceğine göre neyi müzakere edeceğiz sorusunun cevabı da açıktır. Kıbrıslı Türkleri azınlık yapacak üniter bir devlet yapısına evet diyecek olanımız var mıdır? Bunu sormak bile abestir. İkinci soru ise şudur. İki ayrı egemen devlet, ya da bunların oluşturacağı konfederasyon veya AB’nin içinde iki ayrı devletin varlığını kabul eden bir Rum tarafı, ya da üçüncü bir taraf var mıdır?”

 

“KKTC’nin tanınmış bir devlet statüsüne ulaşmasını öngören şıklar kulağa hoş gelse de görünür gelecekte böyle bir gelişme beklemek gerçekçi midir? Cumhurbaşkanı olarak Azerbaycan’a, Kazakistan’a bile gidemediğimiz, Türkiye’nin takımları ile dostluk maçı bile yapamadığımız bir ortamda bunlar ne yazık ki gerçekleşmesi mümkün olmayacak beklentilerdir. Bunları yeni politika olarak masaya koyduğunuzda sizi bekleyen daha büyük bir yalnızlaşmadır. O zaman çıkmazın tek sorumlusu olarak da tarihe geçmeye aday olursunuz.”

“İçinden çıktığım toplum adına, sizler adına tarih sayfalarına Kıbrıs’ta çıkmazın sorumlusu olarak geçmemize razı değilim. Bu nedenle BM parametrelerine ve geçmiş mutabakatlara bağlı kalarak, bu süreci eğer mümkün olursa sonuca götürmek yönünde çabalarımı sürdüreceğim kuşkusuzdur. Rum tarafı yetkiyi ve doğal zenginlikleri paylaşmama ısrarını sürdürecekse, Kıbrıs’ta kalıcı bölünmenin sorumluluğunu da üstlenecektir.”

“Asıl sorun merkezi hükümete kalacak olan yetkiler çerçevesinde kararların nasıl alınacağıdır. Kararların basit çoğunlukla, yani Rum çoğunluğu tarafından alınmasını ve Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini ve kararlara etkin katılımını bertaraf etmek istiyorlar. Hiç kuşku yok ki bunu onaylamak mümkün değildir. Bu konuda var olan mutabakatlar ve BM parametrelerine rağmen federal çözümün olmazsa olmazı olan siyasi eşitliğin içini boşaltarak çözüme ulaşmak söz konusu olamaz.”

“2018 yılında Derinya ve Aplıç kapılarının açılması olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Kıbrıs Türk tarafı olarak ortaya koyduğumuz irade başından beri ortadaydı. İçimizdeki bazı çevreler inanmasa da ve sürekli olarak kapıların iradesizlik nedeniyle açılmayacağını iddia etseler de gerçekte ayak sürüyenlerin diğer toplumda bazı çevreler olduğu da yaşanarak görülmüştür.

Son tahlilde her iki kapının da açılmış olması olumludur ve her iki taraftaki bölge halkına yararlı sonuçlar doğuracağını ümit etmekteyim.”

“Hiçbir sonuç toplumların sahipliği olmadan sürdürülebilir olamaz. O nedenle, sürecin yakından izlenmesi ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere, her iki tarafta da toplumların duyarlılıklarının ve sahiplenme duygularının artırılması zorunludur.”

 

 

Güncelleme Tarihi: 31 Aralık 2018, 08:13
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1