banner2
banner34

Hükümet birlikte çalışmayı istemedi

CUMHURBAŞKANI AKINCI: “KİŞİLERDEN ÇOK, KURUMLARIN DEMOKRATİK, EŞİTLİKÇİ İLİŞKİLERİ ÖNEM TAŞIR”

Hükümet birlikte çalışmayı istemedi
banner45
banner46

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, demokrasinin kurumsallaşmayı da beraberinde getirdiğini, KKTC ve Türkiye’deki kurumların muadilleriyle eşit ilişki içinde olması gerektiğini belirterek, “Buna en çok da Türkiye’nin kurumlarının dikkat etmesi lazım, bizim kurumlarımızın da talepkâr olması gerekir” dedi.

Kişisel, duygusal ilişkilerden öte asıl kurumsal ilişkilerin önemli olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle konuştu:

“Her şeyden önce, kurumsal yapılarımızla Türkiye’deki kurumların ilişkilerinin daha sağlıklı bir zemine oturtulması gerektiği konusunda hemfikir olmamız lazım. Burası eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığı ayrı bir devletse ve dünyaya da bunu bu şekilde söylüyorsak, Rumlar karşısındaki eşitliğimizi korumamız ve kollamamız gerektiğini söylüyorsak, bizi tanıyan tek devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarıyla kendi kurumlarımızın ilişkilerini yeniden sağlıklı bir zeminde tanımlamamız lazım.

Türkiye’deki RTÜK’ün bizdeki muadili, Yayın Yüksek Kurulu. YÖK’ün muadili bizde YÖDAK. RTÜK, KKTC’deki bir televizyonun yayınını durduruyor, Yayın Yüksek Kurulu, bunun bilgisi dışında yapıldığını açıklıyor. Bundan da görüleceği gibi Kurumlar arasında sağlıklı bir işbirliği gerekiyor. Konu kişilerin ilişkileri meselesi değil, kurumların ilişkisi meselesidir. Kişiler değişir ama kalıcı olan kurumlardır ve aralarında sağlıklı bir ilişki olmak zorundadır. Temel meseleyi burada görüyorum.”

CUMHURBAŞKANI AKINCI, ADA TV’DE SORULARI YANITLADI

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Ada TV’de yayınlanan “Gündem Özel” programında Mustafa Ertanın ile Cüneyt Oruç’un sorularını yanıtlayarak, değerlendirmelere bulundu.

Cumhurbaşkanı Akıncı, koronavirüs sürecinde, olağanüstü durum ilan edilmeden olağanüstü kararlar uygulandığını, ekonomi dışındaki alanlarda da kanun gücünde kararnameler çıkarıldığını belirterek, zorunluluk durumunda yapılan kanun gücünde kararnamelerin ileride hukuk sorunu haline gelmemesini temenni etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, koronavirüs sürecinde her şeyde farklılık olduğunu, günlük rutinlerin etkilendiğini, yüz yüze temasların azaldığını, ancak oluşturdukları çalışma grupları ve danışma kurulları ile bu süreci en verimli şekilde geçirmeye çalıştıklarını, devlet katında yapılması gereken kurumsal temasları da yürüttüklerini anlattı.

Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışma Kurulu’nun hazırladığı ve hükümete sunulan beş ayrı raporla ilgi ayrıntılı bilgi veren Cumhurbaşkanı Akıncı, bundan yararlanıp yararlanmamanın hükümete kaldığını kaydetti.

“HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK DEMEK YETMEZ, ONUN YENİ ŞEKLİNİ OLUŞTURMAK GEREKİR”

“Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak söylemi eğer altını doldurmazsanız bir slogan olarak kalır” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, koronavirüs sonrası süreçle ilgili şöyle konuştu:

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demek yetmez, onun yeni şeklini oluşturmak gerekir. Önümüzdeki dönem daha dayanışmacı, sosyal adalete daha çok önem veren, daha paylaşımcı olmalı. Hem Kıbrıs’ta, hem dünyada, toplumların kendi içlerinde daha dayanışmacı ve birbirlerini anlayan bir yapıya bürünerek, yardımlaşma ve dayanışmayı artırması lazım. Toplumlar arasında da yeni anlayışların şekillenmesi lazım. Dünyada da bu yeni anlayışların yer bulması için çaba harcanması gerekir. Bunları hep beraber yaparsak hiçbir şey eskisi gibi kalmaz. Yoksa hiç bir şey yapmadan bir şeylerin değişmesini beklersek, çok bekleriz.”

“MASKE KULLANIMI ve SOSYAL MESAFE KURALLARINA UYULMALI”

Cumhurbaşkanı Akıncı, “kapalı alanların açılmasıyla ilgili tedirgin bir açılış gözlendiğinin” sorulması üzerine, bunu kendisinin de gözlemlediğini; bazı yerlerde yığılmalar olduğunu, maskesiz insanlar gördüğünü ve mesafe kuralına uymayalar olduğunu da belirterek, vatandaşları, açılım sürecinde de dikkatli olmaları, tedbiri elden bırakmamaları, maske kullanmaları ve sosyal mesafeye uymaları konusunda uyardı.

Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışma Kurulu’nun şu an içinde bulunulan durumun, kötümser bir tablo arz etmediği noktasında hem fikir olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle dedi:

“Alınan tedbirler belki ilk günden daha radikal olabilirdi, ilk günden iki haftalık kapanma bize daha fazla zaman kazandırabilirdi, belki süreci bu kadar uzatmazdı ve vakaların daha erken saptanmasına da yardımcı olabilirdi.  Ancak yine de şu an kötü bir tablo ortaya çıkmadı.”

Anayasa’da “olağanüstü hal” (OHAL) değil “olağanüstü durum” olduğuna işaret ederek düzeltme yapan ve OHAL’in farklı, yanlış durumlar çağrıştırdığını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Biz, demokratik haklara, sendikal haklara, özgürlüklere en ufak bir müdahale öngörmedik. Olağanüstü durum şartlarında, sağlık alanında olağanüstü durum ilan edilmesi aklın, mantığın ve Anayasa’nın emrettiği bir durumdu aslında. Ancak olağanüstü durum ilan edilmeden, olağanüstü durum kararlarının gerekleri büyük oranda yerine getirildi” dedi.

“OLAĞANÜSTÜ DURUM İLAN EDİLMEDEN OLAĞANÜSTÜ KARARLAR UYGULANDI”

Olağanüstü durum ilan edilme önerisini, sağlık uzmanlarının ve örgütlerinin görüşleri doğrultusunda yaptığını anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı, olağanüstü durum ilan edilmese de olağanüstü kararlar uygulandığını, halkın da çoğunlukla uyarı ve kurallara uymasıyla bugünlere gelindiğini söyledi.

Alınan birçok kararın, ancak olağanüstü durum ilan edilseydi alınabileceğini, bunu, alanında uzman hukukçuların söylediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, hükümetin kanun gücünde kararname çıkarma hakkının sadece, aciliyet varsa ekonomik konularda olduğunu anımsattı. Cumhurbaşkanı Akıncı, “Değişik konularda Kanun Gücünde Kararnameler yapıldı, olağanüstü durum ilan edilmeden bunlar yapıldı. Bunlar, inşallah gün gele hukuki sorun yaratmaz” diye konuştu.

“HÜKÜMET, BİRLİKTE ÇALIŞMAYI İSTEMEDİ”

Olağanüstü durum ilan edilmesi önerisini yaparken, hedefinde bir şey daha olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Olağanüstü durum ilan edilebilseydi Cumhurbaşkanı, Hükümet ve Meclis birlikte çalışma şansına sahip olacaktı. Çünkü hükümet, kanun gücünde kararname çıkarmayı ancak Cumhurbaşkanı’nın da olduğu toplantılarda yapabilir. Hükümet bunu istemedi. Birçok konuda muhalefetten de gelen önerilere; birlikte çalışma, birlikte paylaşma, dayanışma önerilerine çok sıcak bakmıyor. İçinde bulunduğumuz durumda birlikte çalışma kültürünü geliştiremezsek başka hangi durumda geliştirebiliriz, bu da çok büyük bir soru işareti” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, bu dönemi, olası ikinci dalgaya hazırlanarak geçirmek gerektiğini belirterek,  yoğun bakım ünitelerinin artırılması ve pandemi hastanesinin yapılması için çalışma yapılması gerektiğini, ancak bu konularda eksiklikler olduğunu kaydetti.

DOĞALGAZ ARAMALARI

banner37

Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs adına sondaj çalışması yapan ENİ ve TOTAL firmalarının, koronavirüs nedeniyle hidrokarbon aramalarına bir yıl ara vermeleriyle ilgili bir soru üzerine, hidrokarbon konusunda 13 Temmuz 2019’da Rum tarafına yaptığı ve Rum yönetiminin kategorik olarak reddettiği öneriye atıf yapan Cumhurbaşkanı Akıncı, ne yapılaması gerektiğiyle ilgili, ya moratoryum ilan edilecek, ya 13 Temmuz önerisinin ruhuna uygun davranış sergilenip, birlikte çalışma yapılacak, ya da moratoryum ve birlikte çalışma olamıyorsa o zaman ayrı ayrı çalışma yapılması gerekeceğini söylediğini anımsattı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle konuştu:

“Şimdi, ENİ ve TOTAL’ın bu açıklamalarını bir moratoryum ilanı ve Rum tarafının da siyasi bir tavrı olarak algılamak doğru değil. Sadece bugün içinde bulunulan şartlar nedeniyle bu işi yapamayacaklarını söylüyorlar.”

“RUM TARAFI ÖNERİMİZİ TEKRAR DEĞERLENDİRSİN”

Buna rağmen Koronavirüs nedeniyle hidrokarbon çalışmalarının durmasının, Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafının önerisini tekrar değerlendirmesi açısından yeni bir imkan olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:

“Koronavirüs olayı Rumları ara vermeye götürüyorsa, en azından bu konudaki bizim yaklaşımımızın yeniden değerlendirilmesi için yeni bir imkândır. Değerlendirsinler ve ‘en azından bu iş bir yıl ertelendi, oturalım bu işi konuşalım’ desinler. Rum tarafının bu konudaki olumsuz tavrı, ‘bu benim egemenlik alanımdır, ben bunu Kıbrıslı Türklerle konuşmam’ yönündedir. O nedenle, bu virüs belası bize bu konuda bir iş birliği imkânı sunuyorsa biz bunu değerlendirmeye hazırız, ama yeter ki Rum tarafı, bu tek taraflı tavrından vazgeçsin ve bu konuda gerçekten açık yüreklilikle hareket etsin. Ve bunu o da bir fırsat olarak değerlendirsin, oturalım bu işi en azından konuşalım”

 “YERİ GELDİĞİNDE MEKTUP YAZMANIN DOĞRU BİR YÖNTEM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRÜM”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın mektupla iletişimin yanlışlığı yönündeki açıklaması hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:

“Benim kimseyle bir sorunum yok. Yeri geldiğinde mektup yazmanın doğru bir yöntem olduğunu düşünürüm, bu konuda da mektup yazılmasının yadırganacak, yanlış bulunacak hiçbir tarafı olmadığını değerlendiririm. Bunu, Sayın Talat’ın eleştirmesi olabilir, kendisi belki öyle yapmazdı, daha farklı yapardı zamanında, ancak mektup yazmak yanlış bir yöntem değil. Dünyada bunu uygulayan pek çok devlet adamı var. Sayın Erdoğan’ın kendisi de özellikle son zamanlarda birçok yere mektup yazdı… Bunlara yanıt verilir verilmez muhatapların takdirine kalmış bir şeydir. Ben, siyasette hiç kimseyle dargınlık, küslük gibi şeylerin lügatımızda yeri olmaması gerektiği kanaatindeyim.

Görüş ayrılıkları olabilir, demokratik bir ortamda yaşamaya gayret ediyoruz. Her konuda yüzde yüz benzeşen fikirler olması mümkün değil. Ama ne yaparsınız; bu fikirlerle ilgili ayrılıkları yeri geldiğinde oturursunuz, konuşursunuz, bizim beş yılımız da bu şekilde geçti. Her konuda illaki yüzde yüz aynı pencereden bakmanız mümkün olmaz, bunu da taraflar anlayışla karşılamak durumundadır.”

“KİŞİLER DEĞİL KURUMLAR ÖNEMLİ”

Önemli olanın kamu vicdanı olduğunu, dünyada hiçbir yerle küs olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye ile ilişkilerle ilgili bir soru üzerine şöyle devam etti:

“Yani siz kendi kimliğinizden, kendi kişiliğinizden vazgeçip, illaki birileriyle aynı olup benzeşmek durumunda mısınız? O zaman her halde kendi kimlik ve kişiliğiniz kalmaz, siz karbon kopya olursunuz, ya da kukla olursunuz. Kıbrıs Türk halkı bizi kukla olmak için seçmedi. Halkın Cumhurbaşkanı olmamız için seçti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan bir tek devlet var değil mi? O da Türkiye Cumhuriyeti. O zaman bizim küçüklüğümüz, büyüklüğümüz, zenginliğimiz, fakirliğimiz, nüfusumuzun sayısı önemli değil. Biz, iki kardeş cumhuriyet ilişkisi istedik. Bunun olması için çalıştık. Bunun böyle olması yönünde herkesin destek olması gerektiğini söyledik. Dolayısıyla konuya bu bakış açısıyla bakarsak ilişkiler rahatlar. Ama ‘yok, ilişkiler böyle olmamalıdır, illaki bir tarafın dediği değişmez kelam gibi kabul edilmeli ve o uygulanmalı’ denirse, konuşulmaz, tartışılmazsa o zaman bu iş iki ayrı devlet olmaktan çıkar. O zaman, dünyanın bize söylediği; alt yönetim olduğumuzu siz de onaylamış olursunuz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bir kararı var, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaz ama tanımamakla da kalmaz ‘Türkiye’nin alt yönetimi’ diyor. Biz de bunu böyle mi kabul edelim, böyle mi görelim. Biz bunun böyle olmaması gerektiğini söylüyoruz.”

“KURUMLARIMIZIN İLİŞKİLERİNİ YENİDEN SAĞLIKLI BİR ZEMİNDE TANIMLAMAMIZ LAZIM”

Demokrasinin kurumsallaşmayı da beraberinde getirdiğini, KKTC ve Türkiye’deki kurumların muadilleriyle eşit ilişki içinde olması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Buna en çok da Türkiye’nin kurumlarının dikkat etmesi lazım, bizim kurumlarımızın da talepkâr olması gerekir” dedi

Kişisel, duygusal ilişkilerden öte asıl kurumsal ilişkilerin önemli olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle konuştu:

“Her şeyden önce, kurumsal yapılarımızla Türkiye’deki kurumların ilişkilerinin çok daha sağlıklı bir zemine oturtulması gerektiği konusunda hemfikir olmamız lazım. Burası eğer ayrı bir devletse ve dünyaya da bunu bu şekilde söylüyorsak, Rumlar karşısındaki eşitliğimizi korumamız ve kollamamız gerektiğini söylüyorsak, bizi tanıyan tek devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarıyla kendi kurumlarımızın ilişkilerini yeniden sağlıklı bir zeminde tanımlamamız lazım.

Türkiye’deki RTÜK’ün bizdeki muadili, Yayın Yüksek Kurulu. Türkiye’deki YÖK’ün muadili bizde YÖDAK. RTÜK, KKTC’deki bir televizyonun yayınını durduruyor, Yayın Yüksek Kurulu bunun bilgisi dışında yapıldığını açıklıyor. Bundan da görüleceği gibi Kurumlar arasında sağlıklı bir işbirliği gerekiyor. Konu kişilerin ilişkileri meselesi değil, kurumların ilişkisi meselesidir. Kişiler değişir ama kalıcı olan kurumlardır ve aralarındaki ilişki sağlıklı olmak zorundadır. Temel meseleyi burada görüyorum.”

“SEÇİMDEN SONRA DURUM NETLEŞİR

Yakın zamanda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminin birçok şeye çare üreteceğini düşündüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Zannediyorum seçimler birçok şeye çare üretecek. Şu anlamda çare üretecek; halk, nasıl bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve nasıl bir Kıbrıs istiyor? Buna da bir karar verecek. Türkiye ile olan münasebetlerde nasıl bir ilişki öngörüyor? Bizim söylediklerimizin bir anlamı varsa farklı bir sonuç çıkacak, başka arkadaşlarımızın söylediklerinin anlamı varsa daha farklı bir sonuç çıkacak. Ondan sonra duruma yeniden dönüp bakılacak” dedi.

DEVLETLERARASI İLİŞKİDE ANA-YAVRU EDEBİYATININ BİR TARAFA BIRAKILMASI GEREKTİĞİNİ YILLARDIR SÖYLERİM”

Cumhurbaşkanı Akıncı, KKTC ve Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığında kim olursa olsun, anlattıkları ciddiye alınıp, sağlam bir zeminde masaya yatırılmazsa sorunların bitmeyeceğini, kendisinin ve başkalarının yaşadığı sorunların çeşitli şekilde Kıbrıs Türk halkının gündeminde olmaya devam edeceğini kaydetti.

Bunların kişisel, duygusal meseleler olmadığını, kurumsal ilişkiler meselesi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Zaten duygusal bağlar olarak ne kadar yakın olursak olalım, ben çok anavatan lafı kullanmam diye eleştirilirim... Bunların insanların yüreğinde olması gerektiği kanaatindeyim. Devletlerarası ilişkilerde artık ana-yavru edebiyatlarının bir tarafa bırakılması gerektiğini yıllardır söylerim, yeni değil. Belediye başkanlığı dönemimden aynı kanaatteyim, Murat Karayalçın Ankara Belediye Başkanı ve ben de Lefkoşa belediye başkanı iken 1989 yılında kardeş şehir ilişkisi kurduk. O günlerin arşivine bakın yine aynı şeyleri söylemekteydim. Bunlar benim lügatımda yeni şeyler değil” diye konuştu.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1