banner2
banner34

İklim Krizi ve Ülkemiz" panelinin sonuç bildirgesi: Kollektif ve kamusal düşünme benimsenmeli

İklim Krizi ve Ülkemiz" panelinin sonuç bildirgesi: Kollektif ve kamusal düşünme benimsenmeli
banner45

İklim krizinin, bireysellikten vazgeçip, kolektif ve kamusal düşünmeyi benimsemekle; doğayla uyum içinde devletin ve bireylerin düşünce yapısını eylemler ve önlemlerle dönüştürerek önlenebileceği belirtildi.

Yeşil Barış Hareketi’nin açıkladığı “İklim Krizi ve Ülkemiz” konulu panelin sonuç bildirgesinde, sınırlı olanaklara sahip Kıbrıs’ta doğal varlıkları ve kaynaklarının adeta yağmalandığına işaret edilerek, gelecek kuşakların haklarından çalmayı artık bir yana bırakıp, ekonomik kalkınmayı hızlandırabilecek, iklim değişikliğini azaltabilecek ve sağlığı olumlu etkileyebilecek sürdürülebilir tüketim ve üretim önerildi.

“İklim Krizi ve Ülkemiz” konulu panelin sonuç bildirgesi aynen şöyle:

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli Raporu (IPCC - 28 Ocak 2022) temelinde oluşturulan Panelde, rapordaki ilkeler paralelinde “İklim Değişikliğinin” dünyadaki son durumu ve ülkemizdeki yansımaları:

•             Ekosistemler, toplumlar ve insanlar üzerindeki etkileri,

•             Bu etkilere duyarlılıkları,

•             Mevcut ve gelecekteki değişikliklere uyum kapasiteleri

…göz önünde bulundurarak 6 konuşmacının sunumları aracılığı ile kamuoyu ile paylaşılmıştır.

1.            Altı çizilen saptamalar özetle:

1.            İklim etkileri şimdiden beklenenden daha yaygın ve şiddetli duruma geldi.

2.            Yakın vadede iklim değişikliğinin daha da kötü etkileriyle karşı karşıyayız.

3.            Yüksek sıcaklıklarla birlikte riskler hızla artacak ve iklim değişikliğinin geri döndürülemez sonuçlarıyla karşı karşıya kalınacaktır.

4.            Gerek toplum içinde, gerekse ülkeler arasında eşitsizlik, çatışma ve kalkınma zorlukları, iklim risklerine karşı etkilenebilirliği artırıyor.

5.            Adaptasyon çok önemlidir. Uygulanabilir çözümler zaten var, ancak daha fazla desteğin savunmasız topluluklara ulaşması gerekiyor.

6.            Ancak iklim değişikliğinin bazı etkileri zaten uyum sağlamak için çok şiddetli. Dünyanın şimdi, kayıp ve zararları ele almak için ACİL EYLEME İHTİYACI VAR.

Dünya, önümüzdeki yıllarda giderek artacak küresel sıcaklık değerleriyle birlikte kaçınılmaz çoklu iklim tehlikeleriyle karşı karşıya kalacaktır. Bu ısınma seviyesinin geçici olarak aşılması bile, bazı geri döndürülemez ciddi etkilere neden olmaktadır. “Altyapı”, “kıyı yerleşimleri alanları” içine alan bir çok sektör de dahil olmak üzere toplumun karşılaşacağı riskler artacaktır.

•             Herhangi bir gecikmenin, herkes için yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için dar ve hızla kapanan bir fırsat penceresinin kaçırılmasıyla sonuçlanacağının altı çiziliyor.

•             ‘Kısa vadeli eylemler iklim krizinin tüm zararlarını ortadan kaldıramaz’

İklim değişikliği kaynaklı kayıp ve zararların, daha fazla ısınma ile hızla artacağına ve çoğu durumda insanların ve doğanın uyum sağlayamayacağı riskler yaratacağına işaret edilen raporda, “Emisyonlar yalnızca şu anda planlanan oranda azaltılırsa, ortaya çıkan sıcaklık artışı gıda üretimini, su kaynaklarını, insan sağlığını, kıyı yerleşimlerini, ulusal ekonomileri ve Doğal dünyanın çoğunun hayatta kalmasını tehdit edecek” denildi.

•             Günümüzde ölçülen sıcaklıklar son 100000 yılda hiç gözlemlenmemiştir.

•             Küresel sıcaklık ölçümleri göstermektedir ki son 10 (2011-2020) yıldaki sıcaklık artışı +1.1ºC’dir. (IPCC AR6)

•             Paris Anlaşmasının esas amaçlarından biri küresel sıcaklığı 2ºC’nin altında tutmak ve 1.5ºC’ye sabitlemek.

•             Bu ısınmanın yarattığı sonuçların büyük bir kısmı gelecek birkaç nesil için geri döndürülemez durumdadır.

Karalarda daha limitli nem ve su kaynakları bulunduğundan, meydana gelen ısınma okyanuslardaki ısınmadan çok daha fazla. Artan sıcaklıklar nedeniyle meydana gelen buharlaşma bazı bölgelerde ekstrem yağışlara neden olurken bazı bölgelerde de kuraklığa sebep olacaktır. 

İnsan kaynaklı sera gazları emisyonları atmosferin sıcaklığının artmasına sebep olmaktadır. Emisyonların neden olduğu iklim değişikliğinin:

•             Katlanılmaz ve geri döndürülemez risklere maruz bırakan, doğaya ve insanlara yönelik kayıplara ve zararlara neden olan sonuçları olacaktır.

•             İklim değişikliğine uyumun, iklim değişikliğinden kaynaklanan riskleri azaltmanın yanı sıra insanların refahını da iyileştirebileceği vurgulanırken, buna yeterince kaynak sağlanmasının şart olduğu bildirilerek;

Isınma devam ederse, dünya giderek uyum sağlanmayacak değişikliklerle karşı karşıya kalacak.” İfadeleri ile hemen harekete geçilmesinin altı özellikle çizilmektedir.

“İnsan faaliyetleri kaynaklı sera gazı emisyonlarının neden olduğu iklim değişikliği, halihazırda:

•             Dünya çapında insanlara zarar veriyor,

•             Gıda üretimine zarar veriyor,

•             Doğayı yok ediyor,

•             Ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor.”

Etkilerin ve risklerin sıcak noktaları ve aynı zamanda çözümün önemli bir parçası, dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı “Şehir Yaşamıdır”… Dünyadaki kaynakların ve enerjinin en büyük kısmını tüketen şehirleşmedir.

Kentlerde yaşayan insanlar, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak daha güçlü sıcaklık dalgalarından ve altyapıya verilen zararlardan da özellikle etkileniyor. Mevcut ‘sürdürülemez kalkınma kalıplarının, insanları ve doğayı iklim değişikliğine karşı daha etkilenebilir hale getiriyor.

2.            “İklim Değişikliğinin Dünyaya Verdiği Zarar, Daha Önce Fark Edilenden Daha Büyük.

Dünyamız bugün, acil çözümlenmesi gereken yaşamsal bir sorunlar zinciri ile prangalanmış durumdadır.

•             İncelenen tüm türlerin yarısı yaşam alanlarını değiştirdi,

•             Birçoğunun yerelde nesli tükendi

•             Bazı türler iklim değişikliği nedeniyle tamamen yok oldu

•             Hayvanların ve bitkilerin toplu ölümlerine neden olduğunun ve ekosistemlerde yaygın bozulmalar yaşanmaktadır.

•             Biyoçeşitlilik, dünyanın iklimini düzenlemeye yardımcı olur ve dünyadaki tüm yaşamın hayatta kalması için gereklidir. Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz, olmazsa olmazlarımız; yiyecek, su ve diğer kaynakları sağlamaya yardımcı olmaktadır.

•             2050 Yılına kadar Habitat kaybı ve diğer baskılar nedeniyle tahminen en az 1 milyon canlı türü ortadan kalkacak. Bu, dünyadaki 6. yok oluşun başlangıcı olarak nitelendirlmektedir…

3.            2030'dan sonra ne olacbilir?

Küresel ısınmanın bir fonksiyonu olarak aşırı uçlarda öngörülen değişiklikler yaşam mücadelesinin artık ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Aşırı iklim koşullarının sıklığı ve yoğunluğundaki birçok değişiklik, artan küresel ısınmayla birlikte daha da büyüyor:

•             Sıcak uçlar

•             Deniz sıcaklık dalgaları

•             Yoğun yağış

•             Bazı bölgelerde tarımsal ve ekolojik kuraklıklar

•             Yoğun tropikal siklonlar

İklim değişikliği, insan refahı ve gezegenin sağlığı için bir tehdit oluşturmaktadır. İklim değişikliğine uyum ve sera gazı azaltım konusunda ileriye yönelik müşterek küresel eylemde daha fazla gecikme, herkes için yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için kısa ve hızla kapanan bir fırsat penceresini kaçırmaya neden olacaktır.”

•             İklim eylemi ertelendiği ve dolayısılya küresel sıcaklığın 1,5°C’nin üzerine çıkması, kalkınmayı giderek daha zor ve bazı yerlerde imkansız hale gelecektir.

2ºC'de 1.5ºC'ye kıyasla ve 1.5ºC'de şimdiye kıyasla çok daha yüksek riskler söz konusudur. Bunlardan bazıları geri döndürülemez etkilerdir.

Deniz suyu sıcaklıklarındaki artış, deniz canlılarında dengesiz gelişmelere ve bakteri oluşumuna neden olmaktadır.

Aşırı uçlarda öngörülen değişiklikler; küresel ısınmanın her ilave artışıyla birlikte, ekstrem olayların frekansı ve şiddeti artmaktadır. Buna göre:

•             Her ek 0,5ºC'lik küresel ısınma, sıcak hava dalgaları da dahil olmak üzere aşırı sıcakların frekansı ve şiddetinde açıkça fark edilebilir bir artışa neden oluyor

•             Ekstrem yağış artıyor

•             Tarımsal ve ekolojik kuraklık bazı bölgelerde artış gösteriyor.

             COP 26 raporunda:

•             Şu an izlenen politikalar, Paris Anlaşması’nın 1.5ºC hedefine ulaşmayı imkansız hale getiriyor,

•             2030’da sıcaklık artışının 2,4ºC'ye ulaşabileceği bir yörüngede ilerliyoruz.

             Yeni IPCC raporuna göre:

Ülkemiz aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın «en duyarlı» bölgesinde.

Yüksek emisyonların devam etmesi durumunda özellikle bölgemizde kuraklık, daha sık yangınlar, taşkınlar, sel ve toprak kayıpları gerçekleşebileceği de belirtiliyor.

4.            İklim Krizinde en büyük sorumlulardan biri “Enerji” ve “Fosil Yakıtlardan çıkan CO2” salımı:

•             1 kWh elektrik enerjisi üretmek için biz çevreye 0.78 kg CO2  salıyoruz

•             Yılda 1.7 Milyar kWh enerji üretiyoruz

–             Çevremize 1.3 Milyon ton CO2 salıyoruz

•             EPA (Çevre Koruma Dairesi): $40 / ton CO2  toplumsal zarar (çevre, sağlık, vs)

–             53 milyon dolar toplumsal zarar

–             SO2 ve NOx gazları bu hesaba dahil değil

•             AB 22 Euro / ton CO2

Dünyada canhıraş tedbirler alınmaya çalışılırken, bizim ülkemizde emisyonlara karşı alınması gereken hiçbir tedbir ve girişim yok..  Aşağıdakiler geleceğimiz için çok önemli:

•             Sera Gazı miktarı azaltma politikası

•             Yenilenebilir Enerjinin ülke tüketimi içindeki payını hedefi.

•             Enerji Verimliliğinde tasarruf önlemleri ve yasal düzenlemeler.

•             Diğer ülkeler ile enterkonnekte bağlantı güney Kıbrıs ile kısıtlı.

Bizde denenmemiş Yenilenebilir Enerji Kaynakları:

•             CSP (Güneş kaynaklı buhar türbinleri)

•             Biogaz

•             Rüzgar

Elektrik Şebekeleri ve Yenilenebilir Enerji:

•             Elektrik enerjisi üretiminde fosil yakıtlardan uzaklaşabilmek için yenilenebilir kaynakların da olacağı bir yelpaze gereklidir.

•             Yenilenebilir Enerji artırımı için bilgi, vizyon ve planlama olmalıdır. Bunun için büyük ve güvenli bir şebekeye bağlantı gereklidir.

•             Baz yük elektrik santralleri ile yenilenebilir enerji santralleri arasında ironik bir bağ vardır.

•             Güvenli baz yük karşılayan büyük şebeklere yapılan enterkonnekte bağlantılar sistem sağlığını ve güvenliğini artırarak daha fazla yenilenebilir enerji kaynakları entegre ederek kullanabilmemize yardımcı olur.

             Ülkemizde Enerji sadece elektrik üretme kaygısından ibaret olarak algılanmaktadır:

•             Isıtma ve soğutma enerji kullanımında önemli bir pay sahibidir ve yenilenebilir kaynaklardan çeşitli biçimlerde karşılanabilir.

•             Enerjiyi korumak önemli bir kazanç ve tasarruf anlamına gelir.

•             Enerji verimliliği doğaya uyumun yanı sıra, tüm yapılarda, yatırımlarda ve gelişmelerde esas olmalıdır.

5.            İklim Krizi ve Küresel Isınma doğal dengelerde yıkım yaratırken, İnsan Sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor.

1.            Kalp damar hastalıkları ve inme

2.            Solunum hastalıkları ve alerjiler

banner37
3.            Kanser

4.            Gıda Kaynaklı Hastalıklar ve Beslenme

5.            Sıcaklık ile ilişkili sağlık sorunları

6.            İnsan gelişimine olumsuz etkileri

7.            Vektör Kaynaklı ve Zoonoz Hastalıklar

8.            Su Kaynaklı Hastalıklar

9.            Nörolojik (sinir sistemi)  Hastalıklar

10.         Ruh Sağlığı ve Stresle ilgili Bozukluklar

•             Tüm insanlar, bütün yeryüzü canlıları ve maalesef gelecek kuşaklar, doğrudan veya dolaylı yol ile risk altındadır. Ancak kimi bölgeler diğer bölgelere, kimi nüfus da genel topluma göre daha çok tehlike altındadır.

•             Kıbrıs’ın da su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz etkilerden önemli ölçüde etkileneceği öngörülüyor.

•             Kalp-damar hastalığı, solunum sistemi hastalığı, akıl-ruh sağlığı problemi olanlar, yaşlılar, 5 yaş altı çocuklar ve gelir düzeyi düşük insanlar, sağlık sisteminin yetersiz olduğu alanlar ve altyapı desteği olmayan bölgelerde yaşayan nüfus tehdit altındadır

Sıcaklık artışı, nabzı artarak, vücuttan cilde doğru kan akışını hızlandırarak, kalp damar sisteminde baskıya neden olmakta ve bireyin sağlık durumu, yaş, cinsiyet vb. durumuna göre değişmekle birlikte ölümle sonuçlanabilmektedir.

6.            ‘İnsanlar iklim değişikliğinden fiziksel ve zihinsel olarak muzdarip’ 

İklim değişikliğinin psikolojik refah üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkileri vardır.

İnsanların farklı yollarla bu nörotoksinleri alması sonucu duyu kaybı, hafıza ve öğrenme bozuklukları, epilepsi gibi birçok nörolojik hastalık ortaya çıkacaktır.

İklim değişikliği sadece fiziksel sağlığımız için değil mental sağlığımız içinde tehdit oluşturmaktadır. İklim değişikliği günümüzde bir stressör olarak kabul edilmektedir.

İklim krizinden doğan felaketler nedeni ile evlerini, işlerini, yakınlarını ve sosyal ortamlarını kaybeden insanlar pek çok psikolojik sorunla yaşayacaktır.

İklim değişikliğinin gezegenin belirli bölgelerinde kuraklığa ve farklı yerlerde taşkınlara neden olması bekleniyor ve değişikliklere uyum sağlama yeteneklerinin düşük olması nedeniyle en çok ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler etkileneceği öngörülmektedir. Ancak ülkemizde de gözlemlediğimiz gibi, insanların böylesine önemli ve yaşamsal gelişmeler karşısındaki duyarlılık eksikliği, dünya örneklerindeki gibi bilim insanları tarafından sorgulanmaktadır.

•             Sivil katılımın yokluğunun nedenleri çeşitli ve çok yönlü olsa da, en önemli faktörlerden birinin iklim değişikliğinin uzak bir fenomen olarak görülmesidir.

•             Kamuoyunda harekete geçmek için geniş bir ilgisizlik ve isteksizlik var. Çoğu insan iklim değişikliğinin meydana geldiğinin yaygın olarak bilincinde olsa da, ona uzak ve belirsiz bir gelecekte, farklı yerlerde, başkalarının başına gelecek bir şey gibi görünmeye devam ediyor.

•             İklim değişikliğine psikolojik mesafesinin daha fazla olduğunu bildiren insanların, kişisel zamanlarını, nakitlerini, çabalarını ve çevre için “refahlarını kaybetmeye” daha az hazır oldukları bilinmektedir.

Antropojenik çevresel bozulma çeşitlidir; kirlilik, kimyasal deşarjlar, hızlı buzul erimesi ve ormansızlaşma, çevrenin istikrarını değiştiren çeşitli insan uygulamaları ve/veya bu uygulamaların sonuçlarıdır. Küresel olarak, antropojenik çevresel bozulmanın bir sonucu olarak yaşanabilirlik, ekim, hayvancılık, ekonomi ve doğanın olumsuz etkileneceği kabul edilmiştir. Literatür, antropojenik çevresel bozulmanın en endişe verici yönlerinden biri olan iklim değişikliği etrafında yoğunlaşmaktadır.

İklim değişikliğini gerçek, yerel ve acil bir sorun olarak algılamak, çevreci davranışların teşvik edilmesinin önünü açacaktır. Bu nedenle iklim değişikliğine karşı bireylerin psikolojik mesafelerinin dikkate alınması önemlidir. İklimle ilgili olaylardan doğrudan etkilenmeyen insanların duygusal sağlıklarının dahi, iklim değişikliğinden etkilenebileceğini anlamak önemlidir. Zamanın daralması kaygıları doğal olarak artırmaktadır. İklim kaygısına katkıda bulunan temel özellik, riskin yaklaştığının bilincinde olmak, ancak onu azaltacak uygun planlamalara, becerilere veya doğrudan organizasyona sahip olmamaktır.

Uygun koşullar yaratmak, insan sistemlerinin ve ekosisteme uyumunun hızlandırılması ve sürdürülmesi için anahtardır. Bunlar:

1.            Siyasi taahhüt ve takip,

2.            Açık hedefler ve önceliklere sahip kurumsal çerçeveler,

3.            Politikalar ve araçlar,

4.            Etkiler ve çözümler hakkında gelişmiş bilgi,

5.            Yeterli mali kaynakların seferber edilmesi ve bunlara erişim,

6.            İzleme ve değerlendirme ve kapsayıcı yönetim süreçlerini içerir.

Artmakta olan iklim değişikliği kaygısını çevreci eylemlerin teşvikine yönlendirmek çok önemlidir.

İklim değişikliğinin hayatta kalma tehditlerini düşündüğümüzde, önümüzde savaşmak, elimizdeki tüm imkânlarla aktif bir rol üstlenmek, kaçmaya çalışmamak olmak zorundadır. Ki, bunun görünen tek çare ve kaçınılmaz olduğu tüm veriler ile ispatlanmıştır.

Artan yaşam, biyoçeşitlilik ve altyapı kaybını önlemek için, iklim değişikliğine uyum sağlama adına iddialı, hızlandırılmış eylemler ve aynı zamanda sera gazı emisyonlarında hızlı ve derin kesintiler yapılması gerekiyor. Yeni rapora göre, şimdiye kadar uyum konusunda ilerleme dengeli değil ve alınan önlemler ile artan risklerle başa çıkmak için gerekenler arasındaki uçurum artıyor. Bu durumun doğru yönetilebilmesi ve organize edilmesi halinde insanları hedefe doğru hareketlenmeye ve eyleme geçirebilme potansiyeline sahiptir.

ARTIK SADECE “KELİMELERE” DEĞİL, “EYLEME” İHTİYACIMIZ VAR.

B.           Neler Yapılabilir?

Biz insanlar, yaşadığımız iklim değişikliklerinin yarattığı çevre felaketlerinin hem sebebi hem de çözümünün “kilit” bir parçasıyız. Ortada duran sorunların nedeni biz insanlar olarak varlığımızı sürdürebilmek istiyorsak çözümün gereklerini de yerine getirmeliyiz.

Yaşanabilir bir geleceği güvence altına almanın anahtarı, doğayı korumak ve güçlendirmek. “Bozulmuş ekosistemleri restore ederek ve dünyanın toprak, tatlı su ve okyanus habitatlarının en az 0 ila P’sini etkili ve adil bir şekilde koruyarak, doğanın karbonu emme ve depolama kapasitesinden yararlanabilir ve sürdürülebilir kalkınmaya doğru toplumların ilerlemesi hızlandırılabilir.

1.            Krizle mücadele için kritik 5 adım:

1.            Fosil yakıt çağının sona ermesi

2.            Karbondioksit giderimi

3.            Talebi frenlemek (Tasarruf)

4.            Hemen Harekete geçmek (erteleme mücadelenin maliyetini artırıyor)

5.            En zengin kesimin çözümde paydaş olması

Kişi başına en yüksek salıma sahip hanelerin yüzde 10'u, hane halkı tüketiminden kaynaklanan sera gazı salımlarının yüzde 45'inden sorumlu.

Dünyada gereksiz yere büyük bir israf söz konusudur.

•             Sadece tasarruf yaparak iklimi değiştiren “karbon” baskısı azaltılabilir.

•             Üretilen yiyeceklerin @’ı çöpe gitmektedir. Bu, üretim alanlarının, suyun, enerjinin ve kullanılan diğer kaynakların bu oranda boşa harcanması anlamına gelmektedir.

•             Atıkları azaltmakla ve geri dönüşümle büyük enerji ve kaynak tasarrufu yapılabilir.

•             Daha az et tüketerek ve veya üretimi denetim altında gerçekleştirilerek Metan gazı salımı kontrol edebilir.

Bu durumdan çıkış yolu, ekonomilerimizi ve toplumlarımızı

•             Kapsayıcı,

•             Adil ve

•             Doğayla daha bağlantılı hale getirmek için dönüştürmektir.

             Gezegene zarar vermekten vazgeçip, onu iyileştirmeye geçmeliyiz.

Dünyadaki kaynakların ve enerjinin en büyük kısmını tüketen “Şehirler” aynı zamanda içinde iklim eylemi için fırsatlar da barındırıyor:

•             Yeşil binalar,

•             Güvenilir temiz su ve

•             Yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında

•             Kentsel ve kırsal alanları birbirine bağlayan sürdürülebilir ulaşım sistemlerinin

…tümü daha kapsayıcı, daha ekonomik, daha adil bir toplum yaşamı sağlayabilir. Küresel ısınma 1,5 dereceyi aşarsa kalkınma daha sınırlı hale gelecek. Bazı bölgelerde küresel ısınmanın 2 dereceyi aşması hâlinde mücadele imkânsız olacak. İklim değişikliği, yerel çözümler gerektiren küresel bir sorun.

İnsan eliyle ortaya çıkan iklim değişikliklerinin yarattığı olumsuzlukların etkisi altında büyük bozulmalara uğrayan ekosistemler insan yardımları olmadan yaşamını sürdüremez duruma gelmiştir.

•             Buzulların erimesi ile yaşam ortamlarını kaybeden kutup ayılarının, kurumaya yüz tutan göllerdeki balıkların, yanan ormanlarda evlerinin kaybolması ve/veya ailelerinin ve yaşam alanlarının bölünmesi nedeni ile ayrı düşen canlılar insanın yardım eline ihtiyaçları vardır.

Özellikle ülkemizde sık sık yaşanan orman yangınlarında ve/veya yol, yerleşim alanları açılan yerlerde, zaten giderek azalan doğal ortamlarda habitat bölünmeleri yaşanmaktadır. Sıcaklıkların anide artması ani yangınlara sebep olmaktadır. Yangınlar da çok süratle bir yerden bir yere yayılabilmektedir. Habitat parçalanması büyük çapta olduğu zaman veya yoğun olduğu alanlarda ivedilikle, yaban hayatı popülasyonlarının olumsuz etkilenmesinin önlenmesi için doğal yaşam koridorlarının oluşturulması gerekir. Bu insanların, yaşam arkadaşımız diğer canlılara bir vefa borcumuzdur.

Bunun önlenmesi için ilgili bakanlık bu hassasiyeti dikkate alıp bir çalıştay düzenleyebilir ve yangın koruma şeritleri konusunda yeni yapılandırmaya gidilebilir. Harita üzerinden önerilerle yeni bölgelerde yeni yangın koruma şeritleri açılabilir. Önerilerle yeni bölgelerde yeni yangın koruma şeritleri açılabilir. Bunun bilimsel esaslar çerçevesinde bir bilinçle yapılması gerekir. Bu doğrultuda bir bilim kurulu kurulmasını da önerilir. KKTC olarak enerji tasarrufu için geri dönüşüm çalışmalarının ivedilikle yaygınlaşarak uygulanması gerekir. Bilinçli tüketici yetiştirme alanında da eğitim programları düzenlenmesi gerekir. O nedenle bilinçli tüketici yetiştirme alanında da eğitim programları düzenlenmesi gerekir. Ne kadar az tüketim olursa, İklim değişikliği o kadar yavaşlatılmış olur. O nedenle okullarda bilinçli tüketici yetiştirme eğitim programları düzenlenebilir.

2.            IPCC Raporunda dikkat çeken en önemli saptama:

Gezegenimizi kurtarmak, korumak ve restore etmek için, BM Raporunda vurgulandığı gibi, “yerel ve küresel ölçekte”, kaynakları aşırı olarak baskı altına sokan, “Kapitalizm ve Neoliberalizmin” ana ilkeleri olan, kişilerin kazançlarını artırmak için tüm yaşam sistemleri içerisine kemikleşmiş biçimde enjekte edilerek yerleştirilen, aşırı tüketimi suni olarak artıran BİREYSELLİK hemen terk edilmelidir. Çünkü “bu yapı ile” İklim krizini önlemeye yönelik sonuç alıcı bir başarı elde edilmesi mümkün görünmemektedir. Bugünlerden çıkarak yarınlara ulaşabilmek; kolektif, kamusal düşünmeyi benimsemekle ve doğayla uyum içinde, devletin ve bireylerin düşünce yapısını eylemler ve önlemlerle dönüştürmekle ancak mümkün olabilir.

Bizler, sınırlı olanaklara sahip olan güzelim adamızda ısrarla, doğal varlıkları ve kaynakları adeta yağmalayarak, gelecek kuşakların haklarından çalmayı artık bir yana bırakmalıyız. Bu durumu düzeltebilecek anahtar hala ellerimizdedir, avuçlarımızın arasından kayıp düşmeden harekete geçmeliyiz. Planlanmamış, geleceği hesaba katmayan, doğayı tüketen bütün yatırımları hemen durdurmalı; daha fazla zarar vermeden doğayla, ülkeyle ve dünyamız ile ilişkisi yeniden değerlendirmeli ve öyle devam etmeliyiz. Sürdürülebilir tüketim ve üretim, ekonomik kalkınmayı hızlandırabilir, iklim değişikliğini azaltabilir, sağlık ve kirliliği olumlu yönde etkileyebilir ve yoksulluğun hafifletilmesine yardımcı olabilir.

Büyüme anlayışını sürdürülebilir kalkınma esaslarına dayandırarak, hem çevre hem de gelecek kuşakların hakları güvence altına alınabilir.

C.           ÜLKEMİZDE UYGULANABİLECEK ÖNERİLER:

İklim Krizinin yarattığı sorunları alt etmek yolunda hem uluslararası boyutta, hem devletler boyutunda, hem yerel yönetimler ve hem de bireysel boyutlarda yapılabilecekler vardır. Bilim insanlarının önerileri doğrultusunda, uygun koşullar yaratarak, çevreci eylemlerin teşvikine yönlendirmek, insan sistemlerinin ve ekosisteme uyumunun hızlandırılması ve sürdürülmesi için anahtar olarak önerilen:

1.            İklim Krizi ile ilgili siyasi taahhüt ve takip politikaları toplumun tamamına ve doğaya yönelik olarak oluşturulmalı, var olan kararlar yeniden biçimlendirilmeli, “doğa hakları korunarak”, halkın kararlarda paydaşlığı ve sorumlulukları teşvik edilmelidir.

2.            Açık hedefler ve önceliklere sahip kurumsal çerçeveler belirlemek üzere her alanda, geniş katılımlı “İklim Krizi” odaklı çalıştaylar düzenlenmelidir.

3.            Bu alanda açıklanan BM Raporlarına uygun politikalar ve araçlar “ivedilikle” üretilmeli, yaptırım ve denetim mekanizmalarının büyük titizlikle uygulanmasını sağlayacak mevzuatlar geliştirilmelidir.

4.            İklim Krizinin “Etkileri” ve “Çözümleri” hakkında gelişmiş bilgilendirme çalışmaları yapılmalı ve iletişim mekanizmaları kullanılarak, her an ulaşılabilecek bilgi havuzları oluşturulmalıdır.

5.            Yeterli mali kaynakların seferber edilmesi ve bunlara erişim sağlanarak, bütünsellikli hedeflere ve planlara uygun olarak geliştirilecek projelerin yaşam bulması teşvik edilmelidir. (Bu doğrultuda birçok dünya kaynağı mevcuttur).

6.            Hem geliştirilecek politikaların, hem de uygulama aşamalarının izlenmesi ve değerlendirilmesi ile birlikte, takibini yaparak geri dönüşlere katkılar sağlayacak, bütün süreçleri kapsayıcı bağımsız bir yönetim ünitesi (Çevre Yönetim Birimi) oluşturulmalıdır.

7.            İklim Krizine neden olan emisyonları azaltmakla ilgili uygulamalar kararlılıkla yaşama geçirilmeli:

a.            Sera Gazı salınım miktarlarını azaltmak için politikalar, hedefler, projeler ve teşvikler geliştirilmeli,

b.            Enerji Verimliliği ile ilgili mevzuatlar geliştirilip hayata geçirilmeli,

c.            Elektrik enerjisi üretiminde fosil yakıtlardan uzaklaşabilmek için yenilenebilir kaynakların da olacağı bir yelpaze geliştirilmeli,

d.            Yenilenebilir Enerjinin ülke tüketimi içindeki payı ile ilgili hedef belirlenmeli,

e.            Bunun için büyük ve güvenli sistemler oluşturulmalı ve/veya büyük bir şebekeye bağlantı gerçekleştirilmeli,

f.            Tasarruf önlemleri geliştirilmeli ve bu doğrultuda yasal düzenlemeler yapılmalı,

g.            Enerji kullanımında önemli bir pay sahibi olan Isıtma ve soğutma ihtiyacının elektrikten önce yenilenebilir kaynaklardan karşılanabilmesini sağlayacak düzenlemeler ve teşvikler geliştirilmeli,

h.            Önemli bir kazanç ve tasarruf anlamına gelen enerjiyi korumak için “Enerji Verimliliği”, doğaya uyumun yanı sıra, tüm yapılarda, yatırımlarda ve gelişmelerde esas olacak şekilde düzenlemeler yapılmalı.

8.            İklim Krizini artıran önemli unsurlar arasında sayılan insanlar arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve insanların refahını iyileştirmek hedefi ile çalışmalar başlatılmalı,       

9.            Dünyadaki kaynakların ve enerjinin en büyük kısmını tüketen “Şehirler”de iklim eylemi için var olan fırsatlar değerlendirilmek üzere kararlar üretilmeli:

a.            Sıfır Enerji-Yeşil Binalar teşvik edilmeli,

b.            Binalarda “Çevre Sertifikası” uygulamasına geçilmeli,

c.            Güvenilir temiz su ve sağlıklı arıtma sistemlerinin yaşama geçirilmesi öncelikli hedefler arasında yer almalı,

d.            Kentlerde tıkanarak, hem fazladan yakıt harcanarak kirliliğe ve hem de zaman kayıplarına neden olan trafik akış şemaları yeniden düzenlenmeli,

e.            Şehir içi toplu taşıma ile Kentsel ve kırsal alanları birbirine bağlayan sürdürülebilir toplu ulaşım sistemleri ivedilikle yaşama geçirilmeli,

10.         Aşırı uçlarda öngörülen iklim değişikliklerinin yaşam mücadelesinin artık ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olması dikkate alınarak, halk ile paylaşmak üzere; alınabilecek önlemler, yapılması ve/veya yapılmaması gereken davranışları düzenleyen bir kılavuz hazırlanmalı,

11.         Bütün yerleşim alanlarında planlı gelişme, her türlü “Altyapı” sağlanarak doğacak iklim ekstremlerinden etkilenmesi minimum düzeye çekilmeli,

12.         Büyük risk altında bulunan “Deniz seviyesindeki yerleşimler” ile Kıyı ve sulak alanlardaki yeni yerleşimler kesinlikle önlenmeli,

13.         Artık insan yardımları olmadan yaşamını sürdüremez duruma gelen ekosistemlerin tamiri ve/veya geliştirilmesi için olanaklar seferber edilmeli,

14.         İklim değişikliğini gerçek, yerel ve acil bir sorun olarak algılanmasını sağlayacak, çevreye duyarlı davranışların teşvik edilmesinin önünü açmak için, eğitim, iş ve yaşam alışkanlıklarını kapsayan bütüncül projeler geliştirilmeli,

15.         İklim değişikliğine uyum sağlama adına iddialı, hızlandırılmış eylemler ve aynı zamanda sera gazı emisyonlarında hızlı ve derin kesintiler yapılmasının ne kadar yaşamsal olduğu kabul edilerek “ivedilikle” tüm toplumun harekete geçirilmesi sağlanmalı”

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1