banner2
banner34

Işıksal: 39. kuruluş yılında hedefine adım adım ilerleyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Işıksal: 39. kuruluş yılında hedefine adım adım ilerleyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
banner45
banner46

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 39'uncu kuruluş yıl dönümünde kazanımlarını ve mücadelesini AA Analiz için kaleme aldı.

Işıksal’ın analizi aynen şöyle:

“Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığının ve egemenliğinin simgesi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 15 Kasım 2022'de 39'uncu kuruluş yılını kutluyor. Bu gün, bu yıl ayrı bir gururla kutlanıyor. Zira, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, tüm dünya liderlerine KKTC'nin resmen tanınması için yaptığı tarihi çağrı bu seneki kutlamayı özel kıldı. Anadolu Ajansının yayımladığı 3 Kasım 2022 tarihli analizde, bu çağrının Kıbrıs için bir milat olduğu, bundan böyle Kıbrıslı Türkleri azınlık statüsüne hapsedecek süreçlerin tarihteki yerini aldığı, bu mücadelenin uzun soluklu olacağı ancak mücadele ateşinin artık yakıldığı ve bu noktadan geri dönüşün mümkün olmadığı tüm detaylarıyla anlatılmıştı.,

Bunun Kıbrıs Adası ve bölgeye dair köklü bir değişimin başlangıcı oluşunun vurgulandığı makalenin ertesinde çok önemli ve kritik bir gelişme daha oldu. Bu somut gelişme, bir yandan Türk diplomasisinin yeni bir başarısı olarak kayıtlara geçerken, diğer yandan da Kıbrıs Türk halkı ve KKTC'nin hak ettiği uluslararası statüyü kazanma yolunda çıktığı "onurlu yolculuğunda" bir mihenk taşı oldu. Bahse konu gelişme, KKTC'nin bir uluslararası örgüt olan Türk Devletleri Teşkilatı'na (TDT) "gözlemci üye" olarak oy birliğiyle kabul edilmesidir.

- KKTC'nin son dönemdeki kazanımları

Bu gözlemci üyelik, KKTC'nin Anayasasında yer alan adıyla kazanılmış olması ve ayrıca bir ilk olması hasebiyle de büyük bir öneme sahip. Sürekli olarak vurgulandığı üzere KKTC, Doğu Akdeniz'de Türklüğü temsil eden bir devlet. Bu gerçek, TDT'nın ilgili deklarasyonunda da gözler önüne serildi. Deklarasyonun 7. Maddesi ile Kıbrıs Türkü'nün Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulanıyor ve bu haklı nedenden dolayı KKTC'nin gözlemci üye olarak teşkilata katıldığı ifade ediliyor.

banner37
İkinci olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Semerkant'taki TDT Zirvesi konuşmasında da vurguladığı üzere, bu karar Kıbrıs meselesinin çözüm sürecine de büyük katkı sağlayacaktır. Kıbrıs'ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün sanal gerçeklere değil, adadaki mevcut gerçeklere dayanması gerektiği bir kez daha gözler önüne serildi. Bu gerçek, bundan tam 39 yıl önce tüm dünyaya KKTC olarak ilan edildi. Rum tarafı ne Kıbrıs Türk halkını ne de adanın tümünü temsil etme hak veya yetkisine sahip. Yeşil hatla belirlenmiş kendi coğrafyası dışında herhangi bir egemenlik, yetki ve otoritesi bulunmuyor. Kıbrıs'taki her iki taraf sınırlarının, yetkilerinin ve otoritelerinin nerede başlayıp nerede bittiğini aslında çok iyi biliyor. Rum tarafında bugüne kadar yapılan ve yapılacak olan tüm seçimler de zaten bu gerçeği sürekli olarak teyit ediyor. Sınırları, seçim bölgesi ve seçmeni belli olan Rum halkı, kendi egemenliği içinde kendi liderini seçiyor ve seçmeye de devam edecek. Kıbrıs Rum liderliğine bunca yıldır otoritesini, egemenliğini ve gücünü aşarak sanal statü imkanı veren uluslararası camia da aslına bu gerçeği çok iyi biliyor. Gelinen aşamada artık adada tüm dünya tarafından bilinen gerçeğin resmileşmesi gerekiyor. Bunun da yegane yolu KKTC'nin resmi olarak tanınmasından geçiyor.

Üçüncü olarak, artık uluslararası bir örgüte dönüşen ve aynı zamanda özgün ve etkin bir yapının da temelinin atıldığı TDT sayesinde, Türk Dünyası'nda yıllardır özlemi ve ihtiyacı hissedilen siyaset, güvenlik, ticaret, enerji gibi alanlarda iş birliğini pekiştirmek mümkün hale geldi. Bu birlik, sadece temelde var olan kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türk Dünyası'nı ortak tehlikelerden korumak için, bir kolektif savunma mekanizması olarak da Doğu Akdeniz’den Orta Asya'ya kurulacak olan köprünün ana parçasını teşkil edecektir. 21'inci yüzyılı Türk asrı yapma ve aynı zamanda tüm siyasal dengeleri de derinden etkileyebilme potansiyeline fazlasıyla sahip olan TDT, KKTC'nin katılımıyla daha da güçlü hale geldi.

- Mücadeleye hız kesmeden devam

Türk dünyasında bağımsızlığını kazanan ikinci Türk Devleti olan ve Türk varlığını Doğu Akdeniz'den soyutlamaya çalışan politikalara karşı meydan okuma görevini başarıyla sürdüren en güneydeki Türk devleti olan KKTC, yalnızca Türkiye ve kendi bekası için değil tüm Türk Dünyası için de hayati öneme sahip.

Bunca zamandır yerleşik tüm bu paradigmayı ve statükoyu kökten sarsan gelişmeler başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere Rum yandaşı aktörlerin dengesini bozdu. AB, kendi siyasi katılım kriterlerini, almış olduğu kararların hilafına çiğneyerek kendi hukukunu ayaklar altına almak suretiyle Yunan şantajına boyun eğdi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY) tam üye olarak birliğine kattı. İşte bu haksız ve hukuksuz adım, 2004 referandumları da dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler (BM) parametrelerini berhava etti; federasyon temelindeki çözüm müzakereleri tükendi ve Kıbrıs Rum liderliğine Kıbrıs Türk tarafıyla ne gücü ne de zenginliği paylaşmalarına gerek olmadığı mesajı verilerek bugünkü durumu yarattı.

Kıbrıs Türk tarafı, tüm adayı temsil eder kurgusuyla Rum liderliği için yaratılan bu konfor alanına, Ersin Tatar'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle son verdi. Kıbrıs'ta bir çözüm, ancak iki tarafın dengede olacağı yani egemen eşitliklerinin ve eşit uluslararası statülerinin teyit edileceği bir formülle bulunabilir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın seçildiği günden itibaren ortaya koyduğu ve "onurlu mücadele" diye adlandırdığı bu vizyona dayalı biçimde, Kıbrıs Türk tarafının, Türkiye Cumhuriyeti’yle kararlı duruşları bugün KKTC'ye uluslararası alanda bir statü daha kazandırdı. Bu noktada bir kez daha hatırlatmak isterim ki, KKTC sadece Kıbrıs Türk halkı için değil, aynı zamanda yüce Türk ulusunun güvenliği için de olmazsa olmazdır.

Sonuç olarak, statüko bekçiliği ve idareciliği yapan çevreler bir kez daha farkına varmışlardır ki ne herhangi bir durum statiktir ne de dinamizmin önüne geçilebilir. Kıbrıs Türk halkı hiçbir suçu olmamasına rağmen on yıllaradır yaşamın her alanında hissedilen insanlık dışı izolasyona maruz bırakılmıştır. Buna rağmen, Kıbrıs Türk halkı adil ve kalıcı bir çözüm iradesini saklı tutarak ayağa kalkmış, kısır döngü kabuğunu kırmış ve konjonktürel dayatma süreçlerine "hayır" demiştir. Bir başka ifadeyle, Kıbrıs Türk halkı çağdaş yapısıyla kendi geleceğini, kendi kaderini belirleme yönünde proaktif olmayı seçmiştir. Kıbrıs Türk halkının birlik olması halinde aşamayacağı engel, uluşamayacağı mertebe yoktur. Artık ok yaydan çıkmış ve onurlu mücadele ateşi sönmemek üzere yanmıştır.

KKTC'nin uluslararası alanda resmen tanınmış bir devlet mertebesine çıkarılması için içeride ve dışarıda güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Kıbrıs Türk halkının doğasında var olan ve tüm zorluklara, yokluğa ve mezalime karşı gösterdiği tarihi mukavemetin bir yenisine daha şimdi ihtiyaç vardır. Kıbrıs Türk halkı onurunu ve geleceğini, yani devletini ileri taşıyarak daha da görünür kılmaya devam edecektir. Anavatan Türkiye'nin de desteğiyle, artık hem bir hedef hem de KKTC ve Türkiye'nin devlet politikası haline gelen resmi tanınma yolundaki bu onurlu mücadele, statümüzü ileriye taşıyan bu olumlu gelişmeden daha da cesaret alarak hız kesmeden devam edecektir.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1