banner2
banner34

“Kapadokya’daki Restorasyon Çalışmalarından Alacağımız Dersler” başlıklı panel düzenlendi

“Kapadokya’daki Restorasyon Çalışmalarından Alacağımız Dersler” başlıklı panel düzenlendi
banner45

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Mimarlık Fakültesi tarafından, Mağusa İnisiyatifi iş birliğiyle, Mağusa Suriçi Derneği’nde (MASDER), “Kapadokya’daki Restorasyon Çalışmalarından Alacağımız Dersler” başlıklı panel düzenlendi. Kapadokya’da gerçekleştirdiği koruma amaçlı çalışmalarıyla tanınan Restorasyon Uzmanı Yüksek Mimar Aslı Özbay’ın konuşmacı olarak katıldığı panelin moderatörlüğünü DAÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Türkan Ulusu Uraz yürüttü.

“Doğru Bilgi Popüler Kültüre Yerleştirilmeli”

Aslı Özbay, konuşmasında Kapadokya’nın bugün bile çok eksik, hatta yer yer yanlış anlatıldığına vurgu yaparak, bölgenin emsalsiz coğrafyasının oluşumuna aracı olan volkanik tüf taşının oluşumu hakkındaki doğru bilginin bile henüz 5-6 yıl öncesinde dillendirilmeye başladığını söyledi. Bölge hakkındaki akademik araştırmaların zayıflığına dikkat çekerek “Bilmediğimiz şeyi sevmeyiz, sevmediğimizi de korumayız” diyen Özbay, bölgenin doğru tanınması için tarihi, jeolojik, sosyolojik ve mimari çalışmaların hızla artmasını ve Türk toplumundan başlayarak, doğru bilginin popüler kültüre yerleştirilmesi için kamusal projeler geliştirilmesinin önemini hatırlattı.

Duyarsız ve Denetimsiz Turizm

2002’den beri ağırlıklı olarak Kapadokya sivil mimarisi üzerine çalıştığına vurgu yapan Özbay, çok katmanlı bu kültürel mirastan çıkaracak çok ders olduğunu aktardı. Kapadokya mağaralarındaki yerleşik yaşam kültürünün 3,000 yıl geriye, Hititlere kadar uzanmasının, yer altında emsalsiz bir yaşam sistemi oluşmasına vesile olduğunu söyleyen Özbay, turizmin duyarsız ve denetimsiz yapılaşması yüzünden bu mekanların genellikle yok edildiğini belirtti. Özbay, 2010-2020 yılları arasında mimar olarak çalıştığı Argos in Cappadocia Otel’in, turizmin doyumsuz taleplerine teslim olmayan, koruma kullanma dengesini iyi kuran ve Uçhisar köyünün yok olmaya yüz tutmuş yeraltı yaşam alanlarını bugüne taşıma başarısını gösteren özel bir örnek olduğunu ve bunun gerisinde otelin kurucusu Gökşin Ilıcalı’nın duyarlı yaklaşımının olduğuna işaret etti. Otelin 25 yıllık uzun soluklu gelişimi sırasında yerin altından bulunan kiliseler, bezirhaneler, su tünelleri gibi kamusal mekanların bugün de kamuya açık deneyim alanları olarak işlevlendirildiğini anlatan Özbay; yakın dönemde, afet ya da siyasal sebeplerle geniş yıkım alanları yaratılan Kapadokya’da restorasyon yaparken, ‘re-konstrüksiyon’ konusundan korkmadan çalışmanın gerektiğine vurgu yaptı.

“Nevşehir’de Ciddi Bir Koruma Problemi Yaşanıyor”

Özbay, yürek yakan bir kültür katliamı olarak nitelediği Nevşehir’deki tarihi Kale Mahallesi’nin geri kazanılması için mimar Han Tümertekin ortaklığıyla hazırladıkları projeyi ise özetle şöyle aktardı: “2010-2014 yılları arasında Nevşehir Belediyesi, Kale yamacındaki 11 tarihi mahalleyi oluşturan 2,400 civarındaki yapıyı tümüyle yıkar. İlk niyet bu alanda TOKİ villaları yapmaktır. Yıkılan evlerin altından çıkan mağaralar sistemini saklamak artık olanaksız hale gelince, alan arkeolojik sit ilan edilir. Yeraltından o güne dek bilinmeyen ve Osmanlı’nın 17. Yüzyıl başındaki muazzam yatırımının detaylarını oluşturan yepyeni bulgular ortaya çıkar. Ancak üstteki koruyucu kagir evlerden sonra, alanın mağara sistemi de hızla erimeye başladığından, Nevşehir’de acil önlem gerektiren ciddi bir koruma problemi yaşanmaktadır.” Özbay, cahil kamu yöneticileri ve duyarsız koruma mekanizmaları yüzünden yok olan tarihi dokuları korumanın, sonunda yine sivil inisiyatiflerin desteğini gerektirdiğinin altını çizdi.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1