banner2
banner34

Kızılyürek: İlhakın bedeli ağırdır, Kıbrıs 1938’in Hatay’ı değil

Kızılyürek: İlhakın bedeli ağırdır, Kıbrıs 1938’in Hatay’ı değil
banner45
banner46

Avrupa Parlamentosu Üyesi Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, 2006 yılından beri hellimin coğrafi tescili konusunda süren mücadelenin kazanıldığını ancak ürünün marka değerine kavuşup Avrupa’ya ihracı noktasında Kıbrıslı Türklerin önünde zorlu bir süreç olduğunu kaydetti. Kuzey Kıbrıs’ın ihracat oranlarında hellimin yüzde 30 bir paya sahip olmasının ülke ekonomisi açısından son derece önemli olduğuna vurgu yaparak, sürecin ciddi ve tutarlı bir şekilde sürdürülmesi halinde hem ekonomik hem de öz güven açısında büyük getirileri olacağını ifade etti.

Avrupa Parlamentosu Üyesi Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, Mayıs TV’de yayınlanan “Pusula” programında hellimin coğrafi tescili ve Kıbrıs sorununa ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kızılyürek, hellimin bir marka değeri olarak Avrupa’ya ihraç edilmesi için Kıbrıslı Türklerin önünde 2024’e kadar bir süresi bulunduğunu ve bu sürecin iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Süreç içinde bağımsız uzmanlardan oluşan denetleme gruplarının ürünün standart ve sağlıklı üretilmesi açısından Kıbrıslı Türklere yardımcı olacaklarının altını çizen Kızılyürek, burada esas hedef geçmişe göre hızla düşüş gösteren küçükbaş hayvan sayısını artırmak olduğunu belirtti. Kızılyürek, “Türkiye’den getirilen küçük baş hayvanlarla bunu sağlamak mümkün mü? Şeklindeki bir soruya “Kesinlikle hayır çünkü Türkiye’deki küçükbaş hayvan standardı AB normlarının kabul edebileceği noktada değil, bu kendi ayaağımıza kurşun sıkma anlamına gelir” dedi.

banner37
Açıklamalarında Kıbrıs sorunu ve AB Türkiye ilişkileriyle İki Devletli çözüm fikrine de değinen Niyazi Kızılyürek, Cumhurbaşkanı Tatar’ın ortaya attığı İki Devletli Çözüm fikrinin yeni bir fikirmiş gibi dillendirilmesinin gerçeklerle bağdaşmadığını bu görüşün ilk kez 1979’da Denktaş-Demirel deklarasyonu olarak ortaya atıldığını ancak 2 yıl sonra Türkiye’nin AB’den üyelik görüşmesi onaayı aldıktan sonra dillendirilmediğini ifade etti. İki Devletli Çözümün bugün Türkiye tarafından gündeme getirilmesinin AB ile bir pazarlık kozu mu? Yoksa bu görüşün nihai bir hedef mi? Noktasında netleşmesi gerektiğine dikkat çeken Kızılyürek, “Eğer bu bir pazarlık kozuysa ki Türkiye’nin Brüksel’le görüşmelerinde kullandığı ifadelerle dışarıda söylediklerine baktığımızda bunu pazarlık kozu diye düşünebiliriz, ancak bu nihai bir hedefse o zaman Kıbrıslı Türklerin buna nasıl reaksiyon gösterecekleri önemli” dedi.

Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’ta bir aktör olduğuna dikkat çeken Kızılyürek, “AB Türkiye’ye yaptırımları Haziran ayına kadar erteledi, burada AB’nin de Türkiye’ye karşı uyguladığı yöntem Havuç ve Kırbaç politikasıdır. AB Cenevre’de gerçekleşecek 5+BM toplantılarında da orda olacak daha sonrasında da çünkü ada bir AB toprağıdır ve Kıbrıslı Türkler de birer AB vatandaşıdır. Türkiye’nin kavasında Kuzzey’i ilhak varsa ki bu çok zordur çünkü Kıbrıs 1938’in Hatayı değildir bunun bedelleri Türkiye açısından son derece yıkıcı olur, bir anda batıyı karşısına alır ve hem ekonomik hem de siyasi açıdan yalnızlaşır” şeklinde konuştu.

Kızılyürek Cenevre görüşmesinin Haziran sonuna kadar süreceğini yineleyerek “Benim öngörüm Haziran sonunda yeni bir Grans Montana benzeri süreç başlayacak yönündedir” dedi.

Açıklamalarında, son dönemlerde adanın her iki yanında da başlayan hareketlenmelere de dikkat çeken Niyazi Kızılyürek, bu hareketlerden gözlemlediğinin  adanın her iki yanındaki gençlerin Kıbrıslıklarına sahip çıkma olarak yorumlanabileceğini ifade etti.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1