Türkiye'de yayın yapan Milat Gazetesi İçişleri Eski Bakanı Asım Akansoy hakkında çirkin iftiralarda bulundu.
Milat'ın 2 Mayıs Pazartesi günü manşetinden verdiği haberde Asım Akansoy, PKK'ye destek vermekle suçlandı.
Bu haberin üzerinden Asım Akansoy dün akşam saatlerinde sosyal medya hesabı üzerinden sert bir paylaşımla bu haberi eleştirdi.
İŞTE MİLAT'IN O HABERİ:
Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin PKK yandaşlarını Kıbrıs vatandaşlığına nasıl aldığını, KKTC İçişleri ve Çalışma Bakanının PKK'lı yöneticilerle yaptığı görüşmeyi gazetemize anlatan KKTC'li üst düzey yetkili Kandil'den KKTC Başbakanına basın danışmanı atandığını iddia etti.
Emirler PKK kamplarından
Kıbrıs'taki PKK yapılanması ve terör örgütüne destek olan isimleri gazetemize üst düzey bir yönetici tek tek anlattı. Çarpıcı iddialarda bulunan T. Vatansever isimli üst düzey yönetici “Yakın Doğu Üniversitesi'nin YDG-H sorumlusu olarak bilinen Serdar Kayaalp'e finansal olarak destekle sorumlu Hazim Temel'in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki görevi ise PKK adına finansal kaynak ve bu kaynakların terör örgütüne kanalize edilmesinden sorumlu kişidir. Temel'e bu görevin verilme sebebi ise terör örgütü PKK ile arasındaki “organik bağ”dan kaynaklanmaktadır. Temel'in ailesi PKK'ya açık bir şekilde destek vermekte ve bu ailenin içerisinde bulunan bazı fertler PKK'nın dağ yapılandırması içerisinde yer almaktadır. Ayrıca Temel, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde bulunan PKK kamplarının üst düzey yöneticilerinin verdiği emir ve telkinleri KKTC'de uygulamaktır. Hazim Temel, kamp yöneticilerinin verdiği emirleri ise KKTC'de Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)'de bulunan yöneticiler vasıtasıyla gerçekleştirmektedir. Temel, kurduğu bağlantılar vasıtasıyla birçok terör örgütü yandaşına Kıbrıs vatandaşlığı sağlayarak hem tecimsel hem de siyasal bir işlev sürdürmektedir” dedi.
PKK ve YDG-H'nin sözde sorumlularından olduğu ileri sürülen Hazim Temel ve Serdar Kayalp, devletin Sur'daki terör operasyonlarını Kıbrıs'ta protesto ederken.
KKTC İçişleri bakanı PKK ofisinde
PKK'nın Kıbrıs'ta haraç topladığına dikkat çeken Vatansever, “KKTC'de Diyarbakır doğumlu Devrim Gezer isimli örgüt elemanı PKK'ya yardım toplamak için ‘esnaf topluluğu' adı altında haraç toplamaktadır. Gezer ve Hazim Temel, CTP'nin içerisindeki siyasi çevrelerinden de yaralanarak birçok şirket, otel ve kumarhaneden yüksek meblağlarda haraç aldıkları iddia edildi. KKTC'deki örgüt yapılanmasını kontrol eden Güney Kıbrıs'ta bulunan PKK yöneticilerinin emirleri doğrultusunda ilerleyen kadrolaşma son dönemde ise üniversitelerde ciddi kadrolaşmaya ulaşmıştır. KKTC'deki Yakın Doğu Üniversitesindeki bazı öğrencilerin Rum kesimindeki PKK kamplarına CTP yöneticileri vasıtasıyla geçmekte ve orada silahlı ve teorik eğitimler alıyorlar. Bu eğitimler sonucunda başarılı olanlar dağ kadrosuna bağlı silahlı birliklere, eğitimlerde başarısız olanlar ise üniversitelerdeki komitelere atanmaktadır. KKTC İçişleri ve Çalışma Bakanı Asım Akansoy'un PKK'nın Kıbrıs sorumluları Hazim Temel ve Devrim Gezer'i üstelik PKK'ya ait ofiste ziyaret etmesinin arkasındaki sır perdesi aralandığında PKK'nın Kıbrıs'ı nasıl üs haline getirdiği daha net anlaşılacaktır” şeklinde konuştu.
Kürtaj skandalında PKK parmağı
KKTC'de patlak veren yasadışı kürtaj olayında da PKK'nın KKTC'deki sorumlusu Hazim Temel'in parmağı olduğunu iddia eden Vatansever, “PKK Türkiye'den kürtaj yapılması için anlaştığı kişileri Kıbrıs'daki Ada Hospital'e getirtiyor. PKK'lı yönetici Hazim Temel'in söz konusu kürtaj yapılan Ada Hospital'in başhekimi ve doktorlarıyla olan organik bağı araştırılsa kolayca ortaya çıkar. Tunç Bilek Sağlık Hizmetleri Ltd. yani hastanenin bağlı bulunduğu şirket ile Temel arasında belirli seviyelerde ticari faaliyetler olmuştur. Temel ile CTP partisi arasındaki yakınlık Ada Hospital'in yasadığı kürtaj sürecinde de önemli derecede işlevsel olmuştur. Kürtaj operasyonundan önceki süreçlerde tecimsel bir husustan dolayı Temel ile Ada Hospital'ın sahipleri Dr. Mehmet Ali Tunçbilek, eşi Dr. Verda Özkent Tunçbilek ve Başhekim Dr. Fahri Karagözlü arasındaki belirli sürtüşmelerin olduğu ve bunun üzerine Temel'in Tunçbilekleri ve Ada Hospital'in Başhekimini tehdit ettiği de ortaya çıkarılmalıdır” dedi.
Kandil'den Başbakan'a basın danışmanı
“Başbakan'ın basın danışmanı Sedat Kılıç, bizzat Kandil'deki dağ kadrosunun talimatıyla göreve getirilmiştir” diyen Vatansever, “Sedat Kılıç'ın göreve getirilmesinin nedeni ise Kıbrıs'ta bulunan Kürt vatandaşların oylarının karşılığı şeklinde bir süreç arz etmiştir. Sedat Kılıç'ın asıl görevi ise KKTC'de yaşayan örgüt üyeleri ve daha sonra yerleşecek örgüt üyelerinin koordinasyonu sağlamaktır. Bu koordinasyon ise genellikle kalacak yer ve iş imkânı şeklinde gerçekleşmektedir. Diyarbakır'ın Sur ilçesinden gelen 230 kişilik PKK yandaşı ve içlerinde PKK dağ kadrosunun da bulunduğu insanları KKTC'deki örgüt yandaşı öğrenci evlerine, butik otellere yerleştirdi. PKK'nın Karpaz sorumlusu olan Karpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun ise bu koordinasyonun sağlanmasında önemli bir unsur olarak yer almıştır. Sedat Kılıç, KKTC'de başbakanlığın basın danışmanlığı görevinden ziyade Kuzey Irak (Kandil) topraklarını ziyaret ederek buradaki örgüt temsilcileriyle belirli aralıklarla görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmeleri Sedat Kılıç'ın pasaport bilgileri dâhilinde giriş çıkış bilgileri ile teyit edebilirsiniz” dedi.
KKTC Başbakanı'nın Basın Danışmanı Sedat Kılıç'ın, Kuzey Irak'a giderek PKK'nın Kandil'den gelen yöneticilerle görüştüğü iddia edildi. (Kaynak: Milat / Enes Babacan)
* * *
ASIM AKANSOY SOSYAL MEDYADAN CEVAP VERDİ
İçişleri Eski Bakanı Asım Akansoy, Milat Gazetesi'nin kendisine, bakanlığı döneminde Kürt kökenli kişilerle görüştüğü gerekçesiyle PKK ile işbirliği yaptığı suçlamasında bulunmasına sert tepki gösterdi.
Akansoy şöyle dedi:
"Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin pek adı sanı duyulmamış gazetelerinden bir tanesinde, Bakanlık görevini icra ettiğim dönemde Kürt kökenli kişilerle ile görüşüp onların da sorunlarını çözmeye çalıştığım için PKK ile işbirliği yapmakla suçlandım. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu bu gergin atmosferde, etnik kökene dayalı Cadı avı yapmak isteyenler ile Kıbrıs’ta politik sebeplerle kuyruk acısı olanlar ittifak yapmış ve şahsıma iftira atmaya çalışmışlar. Açıkçası 12 Eylül sonrası dönemde Türkiye’de yaşamış, ve benzer linç operasyonlarına o dönem de şahit olmuş biri olarak şunu söylemekte fayda görüyorum: Siyaset insan odaklı olmaktan çıkar, etnik kimlik, din, dil, ırk üzerinden yapılmaya başlarsa, o koşullarda artık demokrasiden, insan haklarından bahsetmek mümkün olmaz. PKK şüphesiz ki bir terör örgütüdür. Ancak bu gerçek, bizim Kürt vatandaşlara terörist gözüyle bakmamızı asla gerektirmez. Kürtler de tıpkı Türk, Rum, Musevi, Maronit ve Lazlar gibi bizim gözümüzde bu ülkenin vatandaşıdır ve eşittir. Kimse bizden sırf politik çıkar gruplarının hatırı için insanlara “Cüzzamlı” muamelesi yapmamızı beklemesin.Görevde bulunduğum süre zarfında bu güzel coğrafyada yaşayan pek çok kişi ile görüştüm. Sorunlarını yasal mevzuat çerçevesinde çözmeye çalıştım. Hiçbir insanın, emekçinin, iş adamının etnik kökenine bakmadım, bundan sonra da bakmayacağım…"
