banner2
banner34

Tremeşe harekatı

Tremeşe harekatı
banner45
banner46

Milli mücadele tarihimizde TMT'nin gerçekleştirdiği başlangıçta çok az kişnin bildiği, sonradan ketumiyet nedeniyle pek konuşulmayan bir konuydu. Bu yüzden pek çok kişinin bu harekat hakkında bilgileri olmadı. Sonradan merhum Arslan Mengüç'ün TMT komutanlarından merhum Mehmet Ali Tremeşeli'nin hatıralarını kaleme aldığı 'BEN TREMEŞELİ MEHMET ALİ' adlı kitapta geniş bir şekilde anlatılmıştır. Buna rağmen bu harekatın milletimizce daha fazla bilinmesı için bildiklerim ve kitapta yazan teferruatı özerleyerek bu kanaldan daha geniş kitlelere duyurmayı milli bir görev addederim.

Mesarya Ovası'nın Güneyinde güçlü bir Rum Milli Muhafız ordusu birliğinin üslendiğı şimdiki Ercan Hava Alanının bulunduğuTİMBU' bölgesi, biraz Doğusunda 'PAŞAKÖY(AŞA), 'VADİLİ' yanında azılı EOKAcı 'AKDOĞAN(LİSİ) ve Güneyde 'KİRACIKÖY' gibi Rumların yoğun yaşadığı bir çemberin ortasında bazıları Türklerle meskun, bazıları karma köyler bulunmakta. Bunlardan 'DİLLEKKAYA (AYA) Türk köyü. Daha Güneyde 'KIRIKKALE (TREMEŞE), 'ERDEMLI(MELUŞA) VE 'ARÇOZ' bunlar Türk, Rum mahalleleri ayrı karma ķöyler

Akritas katliam planına göre Türkleri en geç 24 saatta Kıbrıs'tan temizleyip adayı Yunanistan'a bağlamayı umut eden Rumlar saldırdıkları Lefkoşa'da müthiş bir Türk direnişi ile karşıİaşıp hayallerini gerçekleştirememelerinin öfkesi ile Türklerin yaşadığı nisbeten daha küçük yerlere saldırmaya başladılar.

İstihbarat bilgileri, bölge etrafındakı tepelerde yapılan yığınaklar ve dığer belirtiler azılı Rum çemberi içindeki bu köylerin de barbar Rumların hedefi olabileceğini gösteriyordu. Lefkoşa merkezdeki sivil idare ve Komutanlık özellikle karma köylerde yaşayan silahca güçsüz Türklerin bir katliama uğrayaceğından endişe etmeye başlamıştı. Galiba en iyi çare hepsinin tamamen Türklerle meskun Dilekkaya köyüne toplanıp orada güçlü bir bölge meydana getirmekti.

Komutanlık o bölgeden Türk Cemaat Meclisi üyesi ve ayni zamanda 'ÖZEL BİRLİK' Komutanı Mehmet Ali Tremeşeli'yi bu hususta istişare etmek maksadıyla karargaha çağırır.

Tremeşeli'nin Komuta ettiği birliği T.C Büyük Elçiliğinden başlayarak Rum mevzileri dolu Ledra Palace Oteli arkasından Köşklü Çiftlik (sonradan Şehit Tuncer) ilkokuluna kadar uzanan bölgeye konuşlanmış. Komşu olarak biz yani Sarı Petek III Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Jandarma komutanlığı (Simdiki Merkez Komutanlığı) Buzhane ve Sedat Simavi San'at okuluna kadar uzanan okullar bölgesini savunmakta.

Ledra Palace oteli arkasındaki stratejik Muharrem Apatrmanında her iki birlikten birer tim bulunmakta. Sarı PETEK'E ait bir Bren otomatik tüfek de oradakı mevziye konuşlandırlmış.

21 Aralık 1963 saldırıları ile boşaltılmak mecburiyetinde kalınan Kaymaklı ve Çağlayan bölgelerinden sonra Lefkoşa Surları dışında kalabilen bölgeyi canla başla savunan iki birlik.Bütün çatışmalar esnasında Tremeşeli işte böyle yeni bir poblemle karşılaşmıştı. Köyü ve civar köyler tehlike altında idi ve köylerin boşaltılması konusunda fikri soruluyordu.

Tremeşeli hiç tereddüt etmeden "Olmaz" diye planı reddetti ve hemen zaten direk olarak bağlı bulunduğu TMTnin en üst makamı Bayraktarlığa koştu.

Tremeşeli "Olmaz" demişti çünkü başka planları vardı ve o da ancak Bayraktar'ın emir ve müsaadesi ile gerçekleştirilebilecekti.

Plan şöyleydi: Kendisi bir ekip teşkil edecek, gerekli silah ve diğer malzeme verilirse bir sızma harekatı ile bölgeye gidilecek. Böylece hem bölgenin silah gücü artırılacak, hem de gerekli organizasyonlar ve eğitimlerle direniş gücü yükseltilecekti.

Genelde askeri düzende böyle planları komutanlar yapar ve astlar uygular. Halbuki şimdi bunun tersi bir durum vardı.

Bu o günkü şartlarda uygulanması hiç de kolay olmayan bir plandı. Çünkü Lefkosa çepecevre tamamen Rum ablukası altında idi. Önce fark edilmeden bu çemberden çıkılacaktı. Aylardan Şubattı (1964) yoğun yağmurlardan arazi çamur deryasına dönmüştü. Güzergahta dereler, bataklıklar ve devamlı devriye kontrolünde tutulan yollar geçilecekti. Etrafta yoğun rumlarla meskun yerler vardı. Gidilecek yol 40 kilometre idi ve bir gecede kat edilmesi lazımdı. Gün doğumundan sonra dümdüz ovada farkedilmeden saklanmak mümkün deģildi.

Dağıstan kökenli Bayraktar Kenan Çoygun çok gözü pek bir komutandı. Çoktandır direkt kendisine bağlı bu yiğit Mücahidinin teklifini iftiharla gözleri yaşararak dinledi ve çok riskli bu görevi ille de yapıp başaracağına eminse müsaade ettiğini söyledi.

ARKASINDA EŞ VE ÇOCUK BIRAKMAYACAKLARDAN BİR EKİP OLUŞTU

Ertesi sabahtan itibaren harekat hazırlıkları çok gizli olarak yapılmaya başlandı. 35 kişilik bir ekip öngörülmüştü. Gerekenden fazla gönüllü çıkınca en kabiliyetli, en kötü durumda arkalarında eş ve çocuk bırakmayacak olanlar seçildi, ilaveten Kibrıs Ordusunda eģitim görmüş sayilari 10 civarında Teğmen de kafileye dahil edildi.

İş götürülecek silahlara gelince zorlaştı. Elimizdeki silahlar bize bile yetmezken bir kısmından vazgeçmek biraz zor oldu. Bu arada Muharrem Apartmanı’ndakı bizim 'Bren' da "Özel görev yapılacak" denerek elimizden gitti.

Nihayet harekat başlayacaktı. İlk önce harekat çıkış noktası Hamitköy'e intikal edilecekti. Bu kadar silahlı bir gücün hareketi dikkat çekebilirdi. Bu nedenle gidış küçük gruplar halinde her gün o yolu kullanan araçlarla yapıldı.

SIZMA HAMİTKÖY’DEN BAŞLADI

Artık karanlığın çökmesi bekleniyordu. Hamitköy’deki mücahitlerin komutanı Osman Efe yiğit ve deneyimli bir TMT mensubu idi. Ekibe bölge hakkında bilgi verirken kendi inisiyatifiyle iki kasa da el bombası verdi.

Karanlık basmış hareket saatı gelmişti. Osman Efe birkaç arkadaşı ile ekibe sızma noktasına kadar yol göstererek eşlik edip helalleşerek uğurlamıştı.

Böyle kalabalık üstelik yükü ağır bir grubun sezdirmeden düşman hatları arasındandan geçebilmesi mucize gibi bir olay olacaktı. Sızma düşmanın kimsenin kolay geçemeyeceğini düşündüğü bataklık dere yatağından yapılacaktı. Çamurlara bata çıka vukuatsız düşman hatları arkasına geçilebilmişti. Ama önlerinde tehlikeli bir engel daha vardı. Lefkoşa-Mağusa karayolu. Bu yolun Rum devriyeleri tarafından gece gündüz kontrolnaltında tutulduğu biliniyordu. Ve korkulan oldu. Yol küçük gruplar halinde geçilirken bir grup tam yol ortasında bir Rum devriye aracının projoktorüne yakalandı. Bir çatışma çıkacak derken bir mucize oldu ve devriye aracı hiçbirsey yokmuş gibi gecip gitti.

Kritik bir durum meydana gelmişti. Ya Rum devriyesi gördüklerini Rum sanarak geçip gitmiş veya çatışmayı göze alamadıklarından daha büyük bir güçle geri geleceklerdi.

40 kilometrelik bir yolları vardı ve gün doğmadan yolları üstündeki ilk Türk köyü Meriç'e ulaşmaları gerekmekteydi. Oraya kadar etraftakı rum köylerinin arasından farkedilmeden geçmeleri ve birkaç dere yatağı ile bataklık araziyi aşmaları lazımdı. Bir büyük tehlike de Merç köyü yakınında bugünkü Ercan Havaalanı’nın bulunduğu yerdeki Timbu'da bulunan güçlü düşman üssü idi. Selametle oradan da geçildi ve gece saat üçte köye ulaşıldı.

Kafile Meriç köyüne vardığında gece saat üçtü ama bu inanılmaz olay hemen duyulmuş ve bütün köy ayağa kalkmıştı. Yemekler ve ikramlardan sonra kafile istirahata çekildi. Hedefe varmak için daha en az 10 kilometre tehlikelerle dolu yol vardı.

Tremeşeli'nin içi rahat değildi. Köye varmakla harekatın gizliliği kalmamıştı. Bir şekilde düşman da bundan haberdar olabilirdi.

Plan değişikliğine karar verildi. Derhal bölgeye geçilmeliydi çok riskli bir plan yapıldı. Bölge köyleri arasında sık sık gidip gelen Dilekkaya köyü otobüsü Meriç’e çağrıldı. Otobüsle köy komutanı ve birkaç Dilekkayalı silahlı Mücahit derhal Meriç'e gitti. Yol üstünde Rumlarla meskun Gaziköy ve Paşaköy'den geçilecekti.

Ekip ikiye bölündü ilk ekip eller tetikte otobüsün içine yatarak yola çıktılar ve problemsiz sağ salim Dilekkaya'ya ulaştılar, ardından ikinci ekip de Meriç otobüsü ile ayni şekilde köye ulaşş oldu.

DİLEKKAYA’YA ULAŞILDI, SİLAHLAR BÖLGE KÖYLERİNE DAĞITILDI

Bölgeye intikal böylece gerçekleşmiş oldu. Artık gruplar halinde civar köylere dağıĺınılarak getirilen silah ve cephane yerlerine ulaştrılacak, eğitimler yapılacak yakında beklenen saldırıya karşı mevziler hazırlanacaktı. Düşman civar tepelerde saldırı hazırlığı yaparken Türkler de zamanla yarışıyordu.

Dillekkaya 'ya ulaşan Mücahitler, getirdikleri silahlar ve mühimmat derhal köylere dağıtıldı.

Zaman azdı ve her an bir düşman saldırısı bekleniyordu.

Herkes seferber olup bütün gece tahkimat ve mevziler yapıldı. O bölgede şimdiye kadar görülmeyen 'Bren' tipi otomatik silahlar mevzilere yerleştirildi.

RUMLAR TÜRK ASKERİ GELDİ ZANNETMİŞTİ

Rumlar sabah uyandıklarında gözlerine inanamadılar. Türk köyleri bir kaleye dönmüştü ve etrafta tanımadıkları silahlı üniformalı adamlar dolaşıyordu. Rumlar paniğe kapılmıstı, o çok korktukları 'YÖRİKİES' (YÖRÜKLER)in ta Türkiyeden köylerine kadar askerleri, barikatları arasından nasıl geçip gelmişlerdi? Ya o otomatik tüfekler?

Bu panikten istifade edilmeliydi. Tremeşeli eskiden Türklerle ticari ilişkisi olan, halkı arasında sözü geçen bir Rumu çağırarak bir ultimaton verildi: Türk köyleri etrafındakı abluka kalkacak! yollardakı barikatlar kaldırılacak ve taarruz hazırlığındaki etraftakı tepelelerde bulunan Rumlar çekilecek! Bunlar yerine getirilirse bölgede barış içinde yaşanılabilecekti. Rum Tremeşeli'yi ta eski zamanlardan, 1955-1958 olaylardan tanıyordu, şakası yoktu ve neler yapabileceğini biliyordu.

Şartlar kabul edildi, baskılar kaldırıldı ve saldırya hazırlanan Rumlar civar tepelerden çekildi

Bu gövde gösterisinden sonra maksat hasıl olmuş rumların gözü korkmuştu. Daha birkaç gün önce bir avuç Türkün yaşadığı küçücük Arpalık köyüne yüzlerce itleri ile saldırıp katliam yapan sahte kahramanlar(!) burada karşılaştıkları manzara karşısında pes edip geri çekilmişlerdi.

Götürülen bir kısım silah hatta daha fazlası köylerde bıraķıldı. Artık Lefkoşa'ya dönmek lazımdı. Çünkü 21 Aralık çarpışmalarından sonra Lefkoşa hisarları dışında direnip çekilmeyen Tremeşeli'nin Özel Birliği dahil az bir kuvvet kalmıştı.Buraların düşman eline geçmesi ile merkezin düşmesi Kıbrıs direnişi için büyük bir felaket olacaktı.

Dönüş planlarına göre ekibin rumlar tarafından tesbit edilmeyen bir kısım personeli köylüler arasına karışarak her gün Lefkoşaya giden köý otobüsleri ile rum barikatlarından geçerek Lefkoşa'ya ulaştı.

Geri kalanlar mecburen yine zorlu bir yürüyüşle düşman hatları arasından geçip Lefkosa Türk bölgesine geleceklerdi. Bölgeye intikal esnasında çamurlarda bırakılan ayak izleri ve düşürülen birkaç el bombası ile bir miktar mermi tesbit edilmişse Rumlar tarafından muhakkak tedbir alınmış olacaktı.

Ekip ikiye bölündü. Birinci grupun farklı bir güzergah izleyerek Lefkoşa'ya ulaşğı mesajı gelince ikinci grup da hareket ederek sağ salim dönmeyi başardı.

Bu harekat sonucu güçlenen direniş sayesinde bölge 11 yıl düşmana geçit vermeyerek şanlı Türk Ordusunun Ağustos 1974de gerçekledtidiği Barış .Harekatınin ikinci safhası ile Türk askeri ile kucaklaşş olup halen Güney Mesarya bölgesinde bir serhat kalesi gibi dimdik durmaktadıŕ.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1