banner2

Kendi diş doktorunun adaylığını fark etmedi

Kıbrıslı Türklerin seçim tarihi, sistemi ve son seçimlerin analizinin yapılıp tartışıldığı GÜKAD tarafından organize edilen söyleşide söylenen çokça ifadeden en çarpıcılarının üzerinden kendimizi tartışalım.

Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ali Baturay’ın moderatörlüğündeki söyleşide, akademisyenler Mehmet Hasgüler, Ulaş Gökçe ve Bülent Evre birçok değerli bilgiler paylaştı.

Konukların konuşmalarının ardından izleyicilerin yorum ve soruları, onlara verilen yanıtlar hafızalarda çok değerli anekdotlar bırakırken, seçim sisteminin ciddi bir tartışmaya ihtiyacı olduğunu da ortaya koyuyor.

Yıllar önce seçime katılan bir kişinin verdiği örneği, seçmenler arasında ne kadar bilinçsiz ve umursamazların varlığını görmek açısından önemli görüyorum.

Belediye başkanlığına aday olan bir diş doktoru, seçimden sonra kliniğine gelen üniversite mezunu hastasıyla seçim değerlendirmesi yapmak için sohbete başlar.

Oyunu kime verdin sorusuna, mevcut başkanın adı anılarak, tabii ki buna verdim der. Hastasının kendisine değil de neden rakibine oy verdiğini, hatta çekinmeden bunu kendisine neden ifade ettiğini anlamak için sorularına devam eden diş doktoru, diğer adayları nasıl buldun sorusuna, bilmiyorum bakmadım bile yanıtını alır.

Nasıl yani, Güzelyurt küçük bir yer, 2 aylık propaganda döneminde adaylar her eve girdi, broşürler her yeri kapsadı, tabelalarda posterlerde adayların kimler olduğu yer almasına rağmen, hiç mi senin gözüne diğer adaylar çarpmadı, hiç mi merak etmedin? sorusuna alınan “hayır” yanıtı seçmen analizi açısından çok önemlidir.

Güzelyurt gibi erişkin insanların hemen hemen herkesi bildiği bir yerde yapılan seçimlerde elbette diğer adaylara bakmadan önceden oy vereceğiniz kişiyi tespit edebilirsiniz.

Ama yok da 2 aylık propaganda döneminde kendi diş doktorunuzun aday olduğunu fark etmeyecek kadar gözleriniz kapalı. Hem de üniversite mezunu birinden böyle bir kayıtsızlığı beklemezdim.

Tek bir örnek üzerinden genelleme yapmak doğru olmamakla birlikte, seçime ilginin ne kadar düşük olabileceği için de doğru bir örnektir.

Politikaya karşı olan ilgisizlik ve sivil toplum örgütlerine karşı oluşan inançsızlıkla ilgili bir soruyu yanıtlayan Ulaş Gökçe, partilerde ve sivil toplum örgütlerinde ikinci adım olmadığına vurgu yaparak, savını hem yaptığı bir test hem de özeleştiriyle sürdürdü.

Sendikacı kimliğiyle deneyimleri ışığında özeleştiri yaparken, sendikaların içinde bulunduğu çıkmaza çözüm üretmemek için direndikleri ve girişimlerden de kaçtıklarını aktaran Ulaş Gökçe’nin söylediklerinin, tespitlerimin ötesinde olduğunu dinlerken, üzüntüm bir o kadar daha arttı.

Ulaş Gökçe’nin, içinde bulunduğu bir ortamdaki kişilere partilerin genel sekreterlerini sorduğunda doğru yanıt alamadığını ve bunun da partilerin ikinci adamlarının ne kadar silik olduğunu gösteren bir anıyı paylaştı.

Genellikle parti başkanının konuştuğu, parti içi mekanizmalarda demokrasinin çok da işlemeyip süreçlerin başkanın inisiyatifine göre ilerlediği bir ortamda, kendi içinde demokrasiyi sağlayamayan, çok sesliliği yerleştiremeyen ve lider partisi olmaktan sıyrılamayan partilerimiz, eğer önemsiyorlarsa içinde bulundukları çıkmazı aşmak için daha da geç kalmadan adım atarlar.

Sivil toplum örgütlerinde de durum aynıdır. Kadrolu başkanlar konuştuğunda “yine mi bu” algısı oluşuyor ve söylenenlere kulaklar tıkanıyor. Böylelikle eğer samimiyetle bir iş yapılmışsa bile değer görmüyor.

GÜKAD sohbeti derinleştiğinde deneyimler ve görüşler paylaşıldıkça ortaya çıkan sonuç: Bilmeden seçiyoruz.

Hatta bazı adayların partilerini bile bilmediğini ispatlayan örnekleri de dinlediğimizde ne kadar bilinçsiz ve birilerinin sürüklemesiyle arkalarından sürüklenip gidilecek kitlenin az olmadığı analizinin yapılabileceği kanısındayım…

YORUM EKLE

banner12

banner1