banner2
banner34

Kahramanoğlu Gıda Güvenliğinin Önemine dikkat çekti

Kahramanoğlu Gıda Güvenliğinin Önemine dikkat çekti
banner45

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kahramanoğlu 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu.

“Dünya Gıda Günü”nün her yıl Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün kuruluş tarihi olan 16 Ekim’de kutlanmakta olduğunu belirten Kahramanoğlu, bu bağlamda FAO’nun her yıl gıdanın önemine vurgu yapmak için farklı temada etkinlikler gerçekleştirdiğini ifade etti. FAO’nun dünya gıda günü ile ilgili bu yılki temasının “Yetiştir, Besle, Sürdür: Birlikte”) olarak belirlendiğini belirten Kahramanoğlu “Ülkeler, özel sektör ve sivil toplum, gıda sistemimizin artan dünya nüfusunu besleyebilecek şekilde yeterli miktar ve çeşitlilikteki gıdayı yetiştirdiğimizden ve gezegenimizdeki sürdürülebilirliği birlikte sağladığımızdan emin olmalıdır” dedi.

Sürdürülebilir tarım kavramı önem kazanmaya başladı

Bu bağlamda herkese düşen roller bulunduğunu belirten Kahramanoğlu, “Bunların başında beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirmek ve üretimi kolay, çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmayan, besleyiciliği yüksek gıdaları tercih etmek gelmektedir. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren bilimde ve teknolojide meydana gelen gelişmeler ve atılımlar, tarımsal verimliliği artırmak için önemli katkılar sağlamıştır. Ancak 1980’li yıllardan sonra, tarımda aşırı girdi (gübre, pestisit, su, v.s.) kullanımının ve tek tip üretimin yan etkileri ortaya çıkmış, hem verimlilik azalmış hem de çevre problemleri (toprak ve su kalitesinde azalma, hastalıklarda artış, biyoçeşitlilikte azalma v.s.) ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte “sürdürülebilir tarım” kavramı önem kazanmaya başlamıştır” dedi.

“Diğer yandan, şu anda tüm dünya nüfusunu beslemeye yetecek kadar, hatta daha fazla, gıda üretiliyor olmasına rağmen, gıda sistemlerimizdeki dengesizlik (gıda güvencesizliği) yüzünden 2019 itibarı ile dünya nüfusunun %8.9’unun (678.1 milyon) yetersiz beslendiği tahmin edilmektedir” diyen Kahramanoğlu, bu oranın 2000’li yıllarda >%12’lerde iken o tarihlerden 2014’e kadar bir düşüş eğiliminde olduğunu, ancak son yıllarda yeninden yükselişe geçtiğini belirtti. Gıda güvencesizliğinin başlıca sebeplerini açlık, obezite, çevresel bozulma, tarımsal biyolojik çeşitlilik kaybı, verimde azalma, gıda israfı ve gıda zinciri çalışanları için güvenlik eksikliği olarak ifade eden Kahramanoğlu ülkelerin, COVID-19 kurtarma planlarını geliştirmeye ve uygulamaya başladıkları bu dönemin, bilimsel kanıtlara dayalı yenilikçi çözümler benimseyerek gıda sistemlerini iyileştirecek yeni planlar geliştirmek için çok önemli bir fırsat olduğuna dikkat çekti.

banner37
Kontrollü ve diğer yöntemler ile entegre bir şekilde kullanılan pestisitler gıda güvenliği açısından bir risk teşkil etmez

noktada çoğu zaman birbiri ile karıştırılan iki kavrama açıklılık getiren Kahramanoğlu, “Gıda güvenliği (food safety) ve gıda güvencesi (food security) kavramları çoğunlukla birbirine karıştırılıyor. En basit şekli ile gıda güvenliği gıdaların üretilmesi, hasatı, taşınması, işlenmesi, depolanması ve son tüketiciye sunulması sürecinde gıda kaynaklı problemlere ya da hastalıklara neden olan kimyasal (pestisit v.s.), fiziksel (taş, cam, metal, v.s.) ve biyolojik (Salmonella, koli basili, v.s.) risk unsurlarını önleyecek ya da zararsız kılacak yaklaşımları ele almaktadır. Gıda güvencesi ise bir toplumun beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yeteri miktarda ve ulaşılabilir gıdayı üretme yeteneğini ve üretilen gıdalara sürdürülebilir bir erişimi içeren bir kavramdır” dedi. Bu noktadan yola çıkarak gıda güvensizliği konusuna da değinen Kahramanoğlu şunları kaydetti: Daha önce de belirttiğim gibi artan dünya nüfusuna karşılık, azalan tarımsal arazi ve su kaynakları, birim alandan elde edilen verim artışını önemli kılmaktadır. Bunun için de tarımsal faaliyetlerde yüksek teknoloji (otomatik sulama ve gübreleme, yüksek verimli çeşitler, dayanıklı çeşitler, modifiye muhafaza teknolojileri v.s.) ve kontrollü girdi (pestisit ve gübre) olmazsa olmaz durumundadır. Ancak, verimde artışı sağlarken, aynı zamanda da gıda güvenliğini sağlamak için yapılan tüm uygulamaların bilimsel gerçekler çerçevesinde planlı ve kontrollü yapılması büyük bir önem arz etmektedir. Bu noktada, yanlış bilinen bir “doğruya” da yer vermek gerekiyor. O da; tarımda kullanılan kimyasalların “zararları” ile alakalıdır. Bu noktada doğru kimyasalın, doğru zamanda, doğru dozda, doğru ekipman ile kullanılması ve hasat öncesi bekleme süresine uyulması durumunda insan sağlığını tehdit etmemektedir. Zehiri zehir yapan dozudur! Tarımda kullanılan her kimyasalın da, insan sağlığını tehdit “edebileceği” bir Maksimum Kalıntı Seviyesi (MKS) olup, bu limitler yoğun bilimsel çalışmalar neticesinde Codex Pestisit Kalıntıları Komitesi-EPA ve Avrupa Birliği tarafından belirlenmektedir. Bu bağlamda, herhangi bir ürünün üretilmesi aşamasında kullanılmış olan kimyasalın, gıda bünyesinde belirtilen limitin altında kalması, o kimyasalın olası zararlarının önlenmesi anlamına gelmektedir. Dolayısı ile de, kontrollü ve diğer yöntemler ile entegre bir şekilde kullanılan pestisitler gıda güvenliği açısından bir risk teşkil etmemektedir.

Bu yılki Dünya Gıda Günü temasına biraz daha değinen Kahramanoğlu, FAO’nun tüm insanlığın özellikle de en savunmasız olanların gıda krizinden çıkmalarına yardımcı olmak ve artan dalgalanmalar ile iklim şoklarına dayanabilmeleri için gıda sistemlerini daha dayanıklı ve sağlam hale getirmek, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir sağlıklı diyetler sunmak için küresel dayanışma çağrısında bulunduğunu belirtti. Kahramanoğlu, “COVID-19 ile birlikte, dijitalleşme ve e-ticaret yoluyla sunulan yeni fırsatların yanı sıra doğal kaynakları, sağlığımızı ve iklimi koruyan daha sürdürülebilir tarım uygulamalarının gerekliliği hepimiz tarafından daha net bir şekilde anlaşılmaya başlanmıştır” dedi.

Kahramanoğlu şöyle devam etti: Bitki veya hayvan kaynaklı gıdalar, insan sağlığı için gerekli karbonhidratları, proteinleri, yağları, vitaminleri ve gerekli mineralleri içerir. İnsan nüfusunun artması, aynı anda tüm dünyada gıda ihtiyacının artmasına neden olmaktadır. Buna paralel olarak, başta toprak ve su olmak üzere gıda üretimi için elzem olan mevcut kaynaklar tükenmektedir. Diğer yandan, hasat sonrası kayıplar (çürüme, bozulma, ağırlık kaybı, v.s.) nedeniyle tarımsal ürünlerin %30’undan fazlası nihai tüketiciye ulaşamamaktadır. Gıdalardaki hasat sonrası kayıpları önlemek için, gıda tipine göre farklılık gösteren çok sayıda yöntem kullanılmaktadır. Gıdaların bitkisel, hayvansal, işlenmiş veya birincil tip oluşu seçilecek yöntemi önemli derecede etkilemektedir. Bu yöntemlerin bazıları aşağıda listelenmiştir:

Kurutma, Kaynatma, Pastörizasyon, Dondurma, Soğukta muhafaza, Konserve, Şekerleme, Turşu, Çürümelere karşı ilaçlama (sentetik ve/veya biyolojik), Paketleme, Vakum paketleme, Dondurarak kurutma, Modifiye atmosfer paketleme (MAP), Korucuyu kullanımı (sentetik ve/veya biyolojik), Işınlama, Yüksek basınçta paketleme v.d.

Kahramanoğlu son olarak şunları söyledi: FAO’nun bu yılki teması olan “Yetiştir, Besle, Sürdür: Birlikte”, tek başına gıda üreticilerinin ulaşabileceği bir hedef olmayıp, sonundaki “birlikte” kavramından da anlaşılabileceği gibi entegre ve kanıta dayalı yaklaşımlar istemektedir. En basit şekli ile üretim alışkanlıklarımız ve yöntemlerimizle birlikte beslenme alışkanlıklarımız da değişmelidir. Bunun için de araştırmacılar, siyasetçiler, çiftçiler, tüketici örgütleri, özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği olmazsa olmazdır.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner12

banner1