banner2

Sağlıkta, geri dönülmez zararlara yenileri eklenmesin

Izdırap içinde kaleme alınan bir yazı olmuştu son makalem. Hafifleyeceğine sonradan öğrendiklerimle ızdırabım daha da arttı.

Ülkemizde sağlığın gerilediği, birçok ilacın bulunmadığı hastaların çaresiz bırakıldığı bir ortamda kemoterapi ilaçlarındaki eksikliğin bile olağan hale gelmesi beni geren bir süreci tetiklemişti. Dünya Sağlık Günü dolayısıyla başbakan ve sağlık bakanının her şeyin yolunda gittiği algısını pompalayan kutlama mesajlarına çıldırmıştım.

Makalenin yayınlandığı platformlarda gelen yorumlar ve özelden atılan mesajlarla neredeyse her alanda eksik ilaçların bulunduğu dikkatime getirildi.

Eczanelerde bulunmadığı kendilerine söylenmesine rağmen bir umut olarak tüm eczaneleri dolaşarak ilaç temin etmeye çalışanlar mı istersiniz? yoksa önümüzdeki hafta alması gereken ilacı bulamayacağı için ölümle mücadele ettiği hastalığında tedavisinin geri kalacağı stresine kapılanlar mı?

Ali Baturay ile birlikte hazırladığımız Empati programındaki konuğumuz Tıp-İş Başkanı Dr. Şükrü Onbaşı’nın açıklamalarıyla bizi, bilgilerimizin çok ötesinde sorunlar yumağına çekti.

Hastanelerin altyapısından tutun da bazı branşlardaki doktor eksikliğine, bazı servislerdeki yatak sayısının azlığından dolayı ameliyatların ileri tarihlere itilmesi, yoğun bakım servislerinin yetersizliğine kadar birçok sorun çözüm bekliyor.

Sağlık Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada eksik olan bazı ilaçların peyder pey gelmeye başladığını duyururken, ülkeye gelen ilaçların neler olduğu da açıklandı. O kadar hayati ilaç eksikti ki ilaç eksikliğinin hastalar üzerine geri dönülmesi zor zararlar bıraktığı endişesine kapıldım.

Onkoloji servisindeki hastaların kemoterapi tedavilerini gerileten ilaç eksikliği ve son zamanların en güzel ataklarından olan böbrek nakil olan hastaların kullandığı hayati ilaçların bile eksik olması kabul edilebilir hiçbir mazereti kaldırmaz.

Parkinson tedavisi görenler, diyabet hastaları, kolesterol ilacı kullananlar, kalp hastaları için kritik bir ilaç olan kan sulandırıcıları gibi hayati ilaçların eksik olmasıyla bu tedaviden eksik bırakılan yurttaşlarımıza karşı tarifi imkansız bir kötülük yapılmıştır. Dilerim eksik ilaçlar bir an önce tamamlanır ve aynı acı konuları tekrar tartışmak zorunda kalmayız.

Sağlık sistemimizin bel kemiği olan Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nin bina güvenliği noktasında sıkıntılı olduğu, bu sütunlarda daha önce aktarılmış ve birçok bakana her dönemde bunun raporları sunulmuştu.

Kompleks içinde yer alan 3 binanın acilen yıkılarak yenilerinin yapılmasının gerekliliği sın yapılan analizler ışığında Dr. Onbaşı tarafından da vurgulanırken, bu sıkıntılı binalarda hizmet veren doktorların bu altyapı sorununun yakın zamanda çözüleceği iradesini görmemesi ne kadar vahim bir durumda olduğumuzu gösteriyor.

Olası bir deprem sonrası hastanelerde en fazla ihtiyaç duyulacak iki alan acil servis ve kan bankasıdır.

Bizim belkemiği hastanemizin bu iki ünitesi olası bir depremde büyük olasılıkla hizmet veremeyecek. Çünkü deprem dayanıklı değildir. Bu tablo en acil ele alınması gereken yerlerin buraları olduğunu gösteriyor. Gerekirse bu hizmet alanlarının geçici yerlere taşınmasını gündeme almasını beklediklerimizin hiçbir strateji planı yok. En azından kamuoyu ile paylaşılan somut bir yol haritasının bulunmaması deprem sonrası oluşan hassasiyetimizin de gündelik bir refleks olduğu ve ders almadığımızı gösteriyor.

Hükümet, iyi yapmadığı için cumhurbaşkanından dönen yasayı yeniden geçirerek vatandaşın cebinden alacağı paralarla bile bu yatırımları yapacağı güvenini vermiyor. Çünkü öncelikle inandırıcı bir iradeyi ortaya koymaları gerekir. Ve bu yönde toplumu inandıracak adımlar atmalıdırlar.

YORUM EKLE

banner12

banner1